Siegfried

Harp ve zafer, kolay bir iş değildir. Dünya savaşı, bunu bütün kavgacı milletlere öğretti. Şimdi Fransız toprağı üzerinde ölüm hayaletleri gibi dolaşan binlerce siyahlar giymiş matemli kadın; adım başında rast gelinen kör, topal, kulaksız, burunsuz harp malulleri; yarım saat içinde enkaz yığınları haline gelen binalar; bilhassa mütarekeden sonra Fransız servetini küle döndüren o müthiş para buhranı, savaşın bir golf partisi kadar basit veya bir kavgacı şiirin teşbih ve istiareleri gibi parlak bir şey olmadığını, ailesine bağlı ve parasını sever Fransıza iyice öğretti. Gerçi devlere yakışan bir himmetle bütün harabeler az zamanda ayaklandırıldı. Frankın tekerlenmesi durduruldu, banka kasaları ağızlarına kadar altınla dolduruldular; fakat felaketin ne pahaya tamir edilebileceğini tecrübeyle öğrenenler, bu suretle, trajik oyuna tekrar başlamayı arzu ettirmeyen bir olgunluğa ermiş oldular. Bu savaş sonu ruh hali birçok Fransız, Alman edebiyat ve fikir adamını, karşılıklı anlaşma için bir zemin hazırlanmasını düşünmeye sevk etmiştir. Yeni Fransız edebiyatının en güzel çehrelerinden biri olan ve evvelce mensup olduğu aşırı san'at cereyanlarından makul ve yeni bir estetiğe gelen Giraudoux'nun dört beş aydan beri, aralıksız Paris'te Comedie des Champs-Elysees'de ve aynı zamanda Berlin'de oynanan Siegfried isimli nefis piyesi, bu olgunluk edebiyatının en dikkate değer örneklerinden biridir.

Piyesin ruhu şudur: Büyük bir aileye mensup bir Alman hemşiresi, savaş meydanında yaralı, çıplak, baygın bir halde bulduğu bir Fransız askerini kaldırtarak, aylarca devam eden bir anne şefkat ve ihtimamiyle onu hayata döndürür; aldığı yara tesiriyle bütün eski hatıralarından boşalan esir dimağı, Alman sistemleriyle yeniden terbiye ederek, eski Fransız askerinden taptaze, ateşli bir Alman vücuda getirir. Artık ismi Siegfried olan bu yapma Alman, yeni milletinin kaderini eline almış, onu yeni bir hayat idealinin en yüksek zirvelerine çıkarmıştır. Siegfried, şimdi bir Alman değil, Almanya'nın bütün deruni kuvvetlerini ruhunda toplayan bir Germen ırkı timsalidir.

Piyesin esası bu mucizevi değişmedir. Yazara göre bir Fransızla bir Almanı birbirinden ayıran uzviyet ayrılığı değil, sadece zihinlerde biriken hatıraların mahiyet farkıdır. Herhangi bir sebeple, bu hatıralar unutulunca, birbirinden nefret eden iki hüviyet, birbirinin yerini alabilir.

Alman filozofu Nietzsche de Giraudoux gibi düşünmüyor muydu? Bu filozofa göre milletleri birbirine düşman yapan tek kuvvet tarihtir. Geniş bir beşeri anlaşmanın meydana gelebilmesi için yapılacak ilk iş, tarih öğretiminin el birliği ile ortadan kaldırılmasıdır.

Ahmet Haşim

  • Yorum yapmak için lütfen üye olunuz!!!