Savaş Ölümdür
Toprağa düşen cemrenin kutsadığını
öpüp kaldırdı yeminler rafına
cehennemine ormanı taşıdı halk
yüreğindeki lavı harlayarak
akıttı kurumayan kanı
mazlum kimliğinde inkar
suçu yüzüne vurdu soykırımın
Savaşın ve aşkın
gök gözlü tanrısı İştar
çekirdeğin içindeki zaafına
şükredip bekledi somurtarak
Birbirinin üzerine yığıldı yıllar
bırakıldığı gibi kaldı darmadağınık
yeryüzüne yığıldı yıllar
Seçilmiş ağustos doğumlu çocuğu
koynuna aldı utançlı güz
deli kanı sunağa itekledi
dayanıklı evin önüne çamuru yığdı su
Kangren ayaklarını sürüyerek savaş belası
kusurlu ve yaşanılası
sade hayatı oldukça uzağa itekledi
Her şey açıkça oldu güpegündüz
Giderken neşeli çığlık bırakıldı gökyüzüne
süslü cümleler içinde kayboldu acı kelime
Savaş kördüğümdü günler durdu
ilk çığlık kapıya vurdu
gidenler geri dönmedi
ateşti haber düştüğü evi yaktı kavurdu
kara zılgıt deşti kangreni
Kadınlar siyaha büründü bütün kış
savaş ölümdü günler durdu
gelinlik kızlara sataşan uğursuz bakış
her evde baş köşeye oturdu
Çocuklar babasız gitti törene
kentin kapısına acılarını vurarak
köklü ağaç gibi sendeledi analar
kara önlüklerinin yamalı yüzüne
oğul resmi iğneledi analar
O yılsonunda evlerin omurgasını kırarak
uğultulu dehşeti sürükledi
oğulsuz kente rüzgar
gidenler geri dönmedi
Babür Pınar