Oyun Oynayanlar

MENZİL CAMBAZI

Tam orada, kuru ağacın altında
Ey gök, gülümseme, kayboluyorum.

MENZİL CAMBAZI
(Ağacın kurdu içinden olmazsa ağaca zevk yoktur)

Vardı ki bir menzil cambazı pembe iskeletini
Sığdırıp kan kırmızı ölüsünün içine
Doğrulur, evet, oyun özgürlüktür, der
Asar kendini sonsuz deve kemiğinden çengeline

Onurudur anlaşılmamak elbet
San saçları sarı kalbini örten onun
Ki bütün gün bir damla gözyaşının içinde

Bir gül bas oraya, tekrarla kalbini.

MENZİL CAMBAZI
(Çerçi ne satar? Kalbindekini satar)

Odur kasabaya her gün bağıran bir çocuk
Taş kesilen bir oyuncuyu anımsamaktan
Yankılanır: paşmağı ince nohudî 
Bir boynu ki gök doyuran soyundan

Bir tek evi bile olmaya olmaya olmuş bir kentten geldi
Ufuksuz günlerinde bir han soluyan buraya
Bunaltısını sümbülî bir kuzgunun çektiği
Ve götürdüğü yaz saydamı bir menzil cambazına

Ve odur
Uyanınca her zamanki uykusuzluğundan
Sevilmemek umududur diye gösterdiği her şiirin
Ve taşlaşmış kasabasında yalnız
Çocuk çocuk içindir bir daha.

MENZİL CAMBAZI
(Ses gelir oynar, söz gelir ağlar)

Aynı zamanda bir çağrışımlar atlasıdır
Dizer şeylerini dünyasına bir bir ve harcar
Yaşayanlar iyi bilir, yaşamak
Bir altılı fesleğeni kanatmaktır biraz
Ruhlarında büyüyen

Ve o fesleğenin simgesidir yaşlandıkça
Yüzlerce çocuğa bölünmüştür ve yanıtı yoktur 
Akşamları ruhtan ve g
..........
..........
 

Edip Cansever

  • Yorum yapmak için lütfen üye olunuz!!!