O İhtilal Bayrağı
On sekiz yıl… ne zorlu, ne emsalsiz, ne çetin.
Fert halinde bir timsal azmine bir milletin:
Işık saçlı, gök gözlü, Tanrı sözlü bir timsal;
Sivas'tan Ankara'ya geldi Mustafa Kemal.
O gün Türk milletinin şahlanan hıncıydı o;
O gün mazlum Asya'nın kahhar kılıncıydı o.
Tutuşturmuş değdiği fikri hissi toprağı,
Alev saçlı, gök gözlü, o ihtilâl bayrağı;
Dolmuş boş gönüllere, kör gözlere fer olmuş;
Girdiği her savaşta en son muzaffer olmuş;
Çıkmış meydana Türk'ün en çok daraldığı gün;
Odur yenen son makûs talihini Türklüğün:
Pirene'den, Tuna'dan, Mohaç'tan, Plevne'den
Ta Sakarya'ya kadar gerisin geri giden
Müthiş, makûs bir bahtı yenebilir ancak o.
En haklı ihtilâlin en başında sancak o;
Ona ta can evinde yer vermeli insanlar.
Osmanlı anlayamaz onu, ancak Türk anlar:
Ateşinde erimek, yeniden şekle girmek,
-Ona ram olmak değil- biraz da olmak gerek;
Her haliyle örnek o Türk için erkek için;
Onu anlamış olmak ve onu sevmek için
Daralınca gönülde o azmi bulmak gerek;
Ona diz çökmek değil, ona doğrulmak gerek;
Şarklılık, Osmanlılık, gerilik bir tarafa!
Garplı kafa, Türk gönül; ak alın, olgun kafa…
İstediği hasada bu yerde rençberiz biz;
Onun "Mustafa Kemal" dediği gençleriz biz!
Ankara! Bayramını gönülden kutlarız.
Bir daha bunalırsan "o" vardır ve biz varız…
Atatürk! Burçlarında bekliyoruz biz nöbet;
Bizce birdir seninçin yaşamak, ölmek; emret!
Emret: Kanı çekilmiş damarlarla dolaşalım;
Bir an senin izinden saparsak kahrolalım…
Behçet Kemal Çağlar