Manastırlı Hamdi Efendi ve Reşadiyeli Veli Oğlu Mehmet'in Hukayesi

«Bu hamiyetli ve cesur, Manastırlı Hamdi Efendi olmasaydı, İstanbul felâketinden kim bilir haber almak için 
ne kadar intizarlar içinde kalacaktık. İstanbul'da bulunan nâzır, mebus, kumandan, teşkilâtımız mensupları 
içinden bir zat çıkıp vaktiyle bize haber vermeği düşünmemiş olduğu anlaşılıyor. Demek ki cümlesini heyecan 
ve helecan kaplamıştı. Bir ucu Ankara'da bulunan telin İstanbul'da bulunan ucuna yanaşamayacak kadar 
şaşkın bir hale gelmiş olduklarına bilmem ki hükmetmek caiz olur mu? »

(Nutuk, s.295, Devlet Basımevi, İstanbul 1938)

920'nin 16 Martı. 
Öğleden evvel 
saat onda 
makina başında şöyle bir telgraf aldı Ankara'daki:

«Der-aliye 16/3/1920. 
İngilizler bastı bu sabah 
Şehzadebaşı'ndaki Muzika karakolunu. 
Müsademe edildi. 
İşgal altına alıyorlar İstanbul'u şimdi. 
Berâyi malûmat arzolunur. 
Manastırlı Hamdi.»

920'nin 16 Martı. 
Harbiye Nezareti telgrafhanesi buldu Ankara'yı: 
«Etrafta dolaşıyor İngiliz askerleri. 
Şimdi işte 
İngiliz askerleri giriyorlar nezarete. 
İşte giriyor
..........
..........
 

Nazım Hikmet Ran

  • Yorum yapmak için lütfen üye olunuz!!!