Süredurum(Eylemsizlik) Nedir?
Süredurum (Eylemsizlik) Nedir?
(Os. Atâlet, Hareketsizlik, Sükût, İng. Inertia)
Cisimlerin durgunluk ve devimlerini kendiliklerinden değiştirmeme özelliği
Metafizikçilerin ve idealistlerin, kimi bilgisizlikten ve kimi de kasıtlı olarak, Aristotelesçi bir anlayışla yorumladıkları bu fiziksel olgu, gerçekte, Aristoteles fiziğini temelden yıkmış bulunmaktadır. Aristoteles cisimlerin doğal durumlarının dinginlik (sükûnet) olduğunu sanıyor ve onları devindirmek için bir dış etkinin gerektiğini düşünüyordu (Kendisi devinmeyen bir ilk devindirici, eş deyişle tanrı düşüncesine de böylelikle varmıştı). İtalyan fizikçisi büyük öke Galileo Galilei (1564-1642)’ye gelinceye kadar fizik alanındaAristoteles anlayışı egemendi. Galile parlak bir sezişle, cisimlerin doğal durumlarının dinginlik olmayıp devim olduğunu anlamıştı. Cisimlerin devimli ya da dingin görünüşleri hız farkından doğuyordu. Dinginlik, sıfır hızda bir devimden başka bir şey değildi. Oysa Aristoteles, sıfır sayısını yokluk sayıyor ve onun bir nicelik değil, bir nitelik olduğunu ileri sürüyordu. Gerçi Aristoteles’in bu anlayışına Galile’den önce de karşı çıkanlar olmuştu. Örneğin 6. yüzyılda İskenderiye’li Philoponos, havayla engellenmezse, atılan bir okun yoluna devam edeceğini söylemişti.12. yüzyıl düşünürleri cisimlerin devim değişikliğine karşı gösterdikleri dirence inclinatio violenta adını verdiler. 14. yüzyılda daParis Üniversitesi Profesörü Buridanus bu güce impetus adını taktı). Ne var ki Galile, eğik düzeyler üstünde küçük toplarla yaptığı deneylerde, diyelim dağın tepesinden kopan bir kaya parçasının, eğer sürtünme etkileriyle yavaşlayıp bir engelle karşılaşmazsa (eş deyişle, bir dış etkiyle durdurulmazsa) sonsuza kadar yuvarlanacağını tanıtlıyordu. Bunun gibi, diyelim odamızın bir köşesinde duran masa da, eğer biz onu itip çekmezsek, kendiliğinden odanın öbür köşesine gidemezdi.
Galile’nin ileri sürdüğü durgunluk ya da dinginlik bu anlamdadır (Durgunluk ya da dinginliğin göreli olduğu ve bir cismin durumunu ancak başka bir cisme göre dile getirdiği unutulmamalıdır, örneğin masa odaya göre dingindir, gerçekte her ikisi de devimseldir, her an yıpranır ve zamanla çöküp toz olarak doğaya karışırlar). Durgunluk ya da dinginlik, belli bir hızda dengede kalmaktan ibarettir. Süredurum yasası, cisimlerin, devim değişikliğine karşı dirençlerini dile getirir ve genellikle ‘’dış bir güç tarafından zorlanmadıkça her cisim olduğu yerde durur ya da doğru bir çizgi üstünde devimini sürdürür’’ formülüyle dile getirilir ( N.Süredurumun bu tanımı mekanik tanımdır; madde yalnızca dış güçle değil iç güçle de devinir, iç güç, yer değişikliğine de neden olur, gökcisimlerinde devimi ve yer değiştirmeyi sağlayan iç güçtür. Ayrıca uzayda tek bir cisim olmadığından ve cisimlerin uzayı eğrilttiklerinden devimini doğru bir çizgi üstünde değil kendisini çeken çekim güçlerine göre eğri bir çizgi üstünde sürdürür. N.). Kullandığımız araba bir dönemeci hızla dönerse bu yasanın gerçekliğini kendi bedenimizde de duyarız. Sola dönmüşsek sağa, sağa dönmüşsek sola yıkılırız. Çünkü gövdemiz doğru bir çizgi üstünde devimini sürdürmek ister, araba köşeyi dönerken (bedenimizin doğru gitmek istemesine N.) karşı bir etkide bulunur, bedenimizse bu karşı etkiye süredurum direnci gösterir.
İlkin Newton, daha sonra Einstein, Galile’nin bu buluşundan çok önemli sonuçlar çıkarmışlardır. Süredurum gücünün ivme, geri tepme, merkezkaç vb. gibi çeşitli biçimleri vardır. Gerçekte Newton’un yerçekimi adını verdiği olgu da süredurumun bir biçiminden başka bir şey değildir. Örneğin hızla dönen bir atlıkarıncadaki adam, gövdesinin, atlıkarıncanın merkezinden dışarıya çekildiğini duyar. Oysa bu duygu, doğru bir çizgi üstünde gitmek isteyen gövdenin bir merkez çevresinde dönme etkisine karşı gösterdiği süredurum tepkisidir. Einstein bu olgulardan yola çıkarak, yerçekiminin gerçekte, cisimlerin birbirlerini çekmeleri olayı değil, bir alan üstünde cisimlerin izledikleri yollar olayı olduğunu göstermiştir.