Siddhartha Gautama Buddha Kimdir?
Siddhartha Gautama Buddha (Gotama Buda) Kimdir?
Siddhartha Gautama hakkında neredeyse tüm bildiğimiz ölümünden yüzyıllar sonra takipçileri tarafından yazılan ve ayrıntılar bakımından pek çok farklılıklar gösteren biyografilerinden öğrendiklerimizdir.
M.Ö. 563-483 arasında Nepal'de doğup Hindistan'da yaşadığı tahmin edilir. Doğduğunda adı Sidarta Gotama olan Buddha, yaygın bir dini inanış olan Budizm'in de kurucusudur. Prens Sidarta ya da Sakyamuni (Sakya kabilesinden gelen bilge) adlarıyla da anılır.
Soylu ve zengin bir aileden geldiği tahmin edilen Buddha, klan lideri olan bir babanın çocuğudur ve yüksek ihtimalle lüks içinde üst düzey ve ayrıcalıklı bir hayat sürmüştür. Ancak bundan tatmin olmayarak manevi bir yol bulmak amacıyla karısıyla oğlunu terk eder ve duyusal zevkler ile çilecilik arasında bir "orta yol" keşfeder. Bir bodhi ağacının gölgesinde derin düşünmeye dalmışken aydınlanmaya ulaşır ve hayatının geri kalanı Hindistan'da seyahat ederek vaaz vermeye adar. Ölümünden sonra öğretileri 400 yıl kadar ağızdan ağza nakledilerek "Tipitaka" adıyla yazıya dökülür.
Yunanistan'da filozoflar mantığı kullanarak evreni inceliyor ve Çin'de Lao Tzu ve Konfüçyüs, etiği dini dogmalardan ayırıyorlardı. Vedizmden doğan bir din olan Brahmanizm, M.Ö. 6. yüzyılda Hindistan alt kıtasında egemen olan bir dini inançtı ve Buddha da bu dini öğretilere felsefi düşünce ile meydan okuyan ilk kişi olarak karşımıza çıktı.
Buddha'ya bilgeliği nedeniyle Budistler tarafından saygı gösterilse de o ne bir Mesih ne de bir peygamber olarak görüşmüştür. O, Tanrı ile insan arasındaki bir aracı gibi hareket etmemiştir. Fikirlerini Tanrısal vahiylerle değil, akıl yürütme ve mantık ile insanlara ulaştırmış, bu da Budizm'i, bir dini anlayış olduğu kadar bir felsefe akımı olarak da ortaya çıkarmıştır.
Buddha'nın arayışı hakikattir, felsefedir. O öne sürdüğü tüm hakikatlerin, akıl yürütme yoluyla hepimiz için erişilebilir olduğunu söylemiştir. Doğulu filozofların birçoğunda olduğu gibi o da Yunan düşünürleri meşgul eden metafizik sorularla ilgilenmemiştir. Deneyimimizin ötesindeki varoluşlarla uğraşan bu tip araştırmalar ona göre anlamsız şeylerdir. Bunun yerine düşünceler yaşamın amacı üzerine yoğunlaşmalıdır. Bu da onu mutluluk, erdem ve iyi yaşam konularını düşünmeye sevk etmiştir.