Semavi Dinlerde Yaratıcı Korkusu
· Aklı, mantığı kullanamaz hale getiren ve yaşamı kabusa döndüren duygu
· Benlikten doğan çelişkilerin cezası,
· Kişinin zarar göreceğine inandığı bir şey karşısında “Korku!” duygusu
· Tanrı korkusu.
Korku: (Zayıflık-Aklı pasifize edip, insanın içini daraltan; endişeler uyandıran, değerini özgürce değerlendirmesini engelleyen özellik)
Korku, acizlikten doğar.
Tanrı Korkusu: Hakikatinizi idrak etttirici olan size nefretli edalarla ve şiddetli cezalarla gelmeyendir.… Allah ve ya Tanrı semavi dinlerde korkulacak, cezalandırıcı bir tanrı; bunu kendi kitaplarında açıkca göstermektedirler. Tanrı insanda varolan olumsuz duygulara sahip olmayandır aksini iddia eden varsa, o zaman onun adil olmadığını şiddet verici varlık olduğunu da iddia etmektedir. Tanrının insanlar gibi olumsuz duygulara sahip olduğunu iddia etmektedir.
Ölüm Korkusu: Semavi dinlere inancı olan bir insanın büyük korkularından biri de ölüm korkusudur.” İman edenler, “ölümü tadacakları an”dan(“O Saat”ten-Ölümden-Kıyametten) korku ile ürperirler ve bilirler ki o kesinlikle Hak’tır” bu cümle bir hadisten örnektir. Dikkat ettiyseniz ölüm korkusu açıkca gösterilmektedir. Sözü geçen iman edenlerin korkusu günahlı oldukları için var olan korku değildir. Onların korkusu dünyayı ve yaşamı kaybetmek korkusudur.
Korkutmacılık Yarışması: Bir ayette ve hadiste şöyle yazılmaktadır. (O hâlde onlardan korkmayın; Allah’tan korkun, eğer iman ehliyseniz”-İman edenler sadece (Esmâ’sıyla hakikatleri olan) Allah’a tevekkül etsinler.) Dikkat ettiyseniz burada Allah asıl korkulması gereken benim diye Şeytana meydan okumuştur. Açıkca söylemem gerekiyor ki bu çağrısı işe yaramıştır günümüzde sırf Allah adında olan varlıktan korktuğu için secde edenler vardır.
Vicdan muhasebesi için tanrıya ihtiyacımız yoktur. Biraz zekaya sahip herhangi birisi de vicdanını dinler, vicdan birazda mantık demektir, tanrı korkusu değil. Zaten tarih boyunca hiç bir yerde tanrı korkusundan doğan bir vicdan görülememektedir. Nedense dindarlar, tanrının sevgi dolu olduğunu söylerler ama neden bir cehennem yarattığını düşünmezler. Sevgi dolu bir tanrı cehennemi nasıl yaratır? Gerçekten sevgi dolu ise önce o cehennemi kaldırsın. Annesinin rahminde neden korkmuyordu insan. Annesinin rahminde olan bir bebeğin bir camiye ya da kiliseye gitmeyi düşündüğünü veya İncil, Kuran okumayı düşündüğünü duymadım; hatta Tanrı var mı yok mu diye de düşünmez. Her din diğer tarafı farklı bir şekilde düşünür çünkü her toplum, her kültür farklı bir coğrafyaya ve tarihe sahiptir. Örneğin, bir Tibetli diğer tarafı serin olarak düşünemez… Serin bile korku vericidir, soğuk ise imkansız. Tibetli, ölen insanın ısındığını ve yeni dünyasında hep sıcak kalacağını düşünür. Bir Hintli orasının her zaman sıcak olacağını düşünemez. Hindistan’da dört aylık sıcak mevsim bile çok fazladır ve bir de sonsuza kadar sıcakta kalmak mı? İnsan pişer! Klima gibi bir fikre sahip değillerdi ama Hinduların cennet tarifi sanki klimalı bir ortamı tarif eder… Hava her zaman serin, ne sıcak ne de soğuk, ama serin. Her zaman bahar ayı, Hindistan baharı … bütün çiçekler açmış, rüzgarda çiçek kokuları var, kuşlar ötüyor, her şey canlı; ama sıcak değil, serin hava. Bunu tekrar tekrar hatırlatıyorlar, sürekli serin hava dolaşıyor. Bu fikri ortaya koyan senin zihnindir; aksi halde Tibetli, Hintli ya da bir Müslüman için farklı olamaz. Bir Müslüman diğer dünyanın bir çöl gibi olacağını düşünemez… Arap çöllerinde o kadar çok sıkıntı çekmiştir ki. Diğer dünya bir vahadır – uçsuz bucaksız bir vaha. Yüz elli kilometre yol aldıktan sonra azıcık bir suyu ve birkaç ağacı olan küçük bir vaha değil. Onun için ölümden sonra ırmaklar, ağaçlar, kadınlar vardır. Çünkü sahrada yaşamış, susuzluktan bıkmıştır, hep kadınlarla birlikte olmak istemiştir.
Ave Ate Maledictum