Rastlantı Nedir?
Rastlantı Nedir?
Dış neden.
Metafizik düşünce sistemi rastlantı'yı, zorunluk'la karşıtlaştırmıştır, eş deyişle rastlantı olanın zorunluk ve zorunluk olanın rastlantı olamayacağını savunur. Bu varsayım tümüyle yanlıştır, rastlantı zorunluluk olabileceği gibi zorunluluk da rastlantı olabilir. Örneğin rayların bakımındaki bir ihmal yüzünden trenin raydan çıkması bir rastlantıdır, ne var ki rayların bakımsızlığı sürüp giderse bir rastlantı olan trenin raydan çıkması bir zorunluluk olur. Buna karşı antibiotiklerin keşfinden önce kimi mikroplu hastalıklarda zorunluluk olan ölüm, antibiotiklerin kullanımıyla aynı hastalıklarda bir rastlantı olmuştur.
Kimi metafizikçiler rastlantıyı tümüyle yok sayar, onlara göre rastlantı nedenleri bilinmeyen zorunluluktur. Bu sav da kökten yanlıştır, trenin raydan çıkması örneğinde görüldüğü gibi rastlantının nedeninin bilinmesi onun rastlantı niteliğini değiştirmez. Kaldı ki zorunlulukla nedenlilik de aynılaştırılamaz, birbirinden farklı ulamlardır. Rastlantıyı yadsımak, zorunluluğu rastlantıya indirgemek demektir.
Kimi metafizikçiler de zorunluluğu tümüyle yok sayıp her olayın rastlantısal olduğunu ileri sürerler. Bu sav da kökten yanlıştır. Her olay bir zorunluluğun ürünüdür; çocuk doğar, ağaç büyür, yağmur yağar. Gerekli koşulların hazır bulunduğu hallerde çocuk doğmamazlık, ağaç büyümemezlik, yağmur yağmamazlık edemez. Ama her zorunlu süreçte rastlantının da yeri vardır.
Kimi metafizikçiler de rastlantı'yı özgürlük'le aynılaştırır. Örneğin Spinoza'ya göre her şey saltık bir mantıksal zorunlulukla olup biter, ansal alanda özgür irade bulunmadığı gibi fiziksel alanda da rastlantı diye bir şey yoktur.
Birçok felsefesel kavramlar ve ulamlar gibi rastlantı ulamı da ancak eytişimsel özdekçi felsefede açıklığa kavuşturulmuştur. Eytişimsel özdekçi felsefeye göre 'dış neden'in ürünü olan 'rastlantı', bir 'iç neden'in ürünü olan 'zorunluk' ulamıyla sıkıca bağımlıdır. Biri var olmadan öbürü var olmayacağı gibi biri öbürüne dönüşebilir. Evrende her olgu ve olay, iç nedenlerinin (ya da ilişkilerinin) etkisiyle zorunlu olarak oluşur. Ama evrendeki her olgu ve olay, aynı zamanda, dış nedenlerden (ya da ilişkilerden) de etkilenir. İşte bu iç nedenlerin etkisine 'zorunluluk', dış nedenlerin etkisine 'rastlantı' deriz. Çünkü dış nedenler, iç nedenler gibi temel ve belirleyici değildirler. Belli bir olgu ya da olaya rastlamaları olanaklı olduğu kadar rastlamamaları da olanaklıdır. Dış neden ya da ilişkilerin belli bir olgu ya da olay için gerekli olanları olduğu gibi gerekli olmayanları da vardır. Örneğin iç nedenleriyle oluşan yumurtanın civcivleşebilmesi için ısı dış nedeni gereklidir; ama duvardan düşüp onu kıran taş dış nedeni, gerekli olmak şöyle dursun, yok edicidir. Dış neden gerekli olsun ya da olmasın daima rastlantısaldır. Örneğin yıldırım kendi iç nedenleriyle zorunlu olarak oluşur, ama yıldırımın ağaca çarparak onu yakması bir rastlantıdır, çünkü yıldırım ağaç için bir dış nedendir. Demek ki herhangi bir olgu ya da olayın zorunluluk ya da rastlantı olup olmadığını anlamak için onun bir iç nedenin mi yoksa bir dış nedenin ürünü mü olduğunu saptamak gerekir. Her olgu ve olay aynı zamanda, hem zorunlu hem de rastlantısaldır; örneğin ağacın yanması için rastlantı olan aynı yıldırım, bölgenin atmosferik koşulları için zorunludur. İnsan, gerekli önlemler gerçekleştirerek, rastlantıları yok edebilir; örneğin yıldırımsavarlar yaparak yıldırım rastlantısını ortadan kaldırır, rayların bakımını sağlayarak trenin raydan çıkma rastlantısına engel olur, civciv makineleri yaparak yumurta için gerekli ısı rastlantısını zorunlu kılar. Önlenemez sanılan kaza rastlantılarının bile pek çoğu bilimsel önlemlerle pekala önlenebilir ya da sayıları pek aza indirilebilir; kusursuz yapılmış ve uçuştan önce gereği gibi denetlenmiş bir uçak düşmez, trafik kuralları titizlikle uygulanan bir ülkede taşıt kazalarının sayısı pek aza iner.
Talih, şans, kader, vb. gibi rastlantı'yla eşanlamda kullanılan kavramlar için de bu böyledir. İnsan talihini kendi yaratabilir. Geri bir ülkenin aydın bir bölgesinde ve eğitim görme olanaklarına sahip olarak doğmak talih (rastlantı)'tir. Ama her bölgesi aydın ve her bireyi eğitim görme olanağına sahip kılınan bir ülkede böylesine bir talih söz konusu değildir. Bir piyangoda ikramiye çıkması talih sayılır, ama böylesine bir talihe kavuşmak için piyango bileti almak zorunludur. Hele bin biletli bir piyangoda bin bilete de sahip olan için ikramiye çıkması talih, eş deyişle rastlantı değil zorunludur.
Bir ustanın dediği gibi, "rastlantı, zorunluluğun bir beliriş biçimidir" ve onun tamamlayıcısıdır. Gerçekte doğada ve toplumda zorunlu olmayan hiçbir süreç yoktur, ama bu kimi yerde zorunluluğun rastlantı biçiminde belirmesine engel olmaz. Rastlantı vardır ve belli bir anlamda daima var kalacaktır, nesneldir, eş deyişle belli bir anlamda insan düşüncesinden ve iradesinden bağımsızdır; ama bu nesnellik yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi hiçbir zaman insanların ona el atamayacağı anlamına gelmez. Bu konunun iyice anlaşılabilmesi için öznel ve nesnel, olanak ve gerçeklik ulamlarının da iyice bilinmesi gerekir.
Rastlantının varlığını göz önünde tutmayan ve onu yadsıyan bilim yanlış sonuçlara varır. Çünkü zorunluluğun gerekli koşulu bulunan rastlantı, onunla sımsıkı bağımlı olarak her zaman ve her yerde az ya da çok sürüp gidecektir. Rastlantı ve zorunluluk bir olayın birbirinden ayrılmaz iki nesnel yanını dile getirir ve birbirleriyle iç içedir. Rastlantı ve zorunluluk her zaman birbirlerine dönüşebilirler, rastlantı bir zaman sonra zorunluluk olabileceği gibi, zorunluluk da bir zaman sonra rastlantı olabilir.
Bu konuda unutulmaması gereken en önemli bilgi şudur: zorunluluk temel rastlantı ilinekseldir. Rastlantı, kimi yerde, zorunluluğun işleyişini bir zaman için engelleyebilir. Örneğin ısıya rastlamayan yumurta civciv çıkarmaz, bakımsız raylara rastlayan trenin işleyişi durur. Ama er geç ve daima yumurtalardan civciv çıkar ve trenler işler. Çünkü zorunluluk, çeşitli rastlantılar arasında er geç ve daima kendi yolunu açar ve görevini yerine getirir. Bunlar ayırt edilmedikçe hiçbir olgu ve olay gereği gibi bilinemez, tanınama, kavranamaz.