Oluşumun Üç Evresi
PLOTİNOS
Meydana gelme oluşumu içinde üç temel evreden söz edilebilir;
1. arı düşünce ya da zihin,
2. ruh,
3. özdek.
Birinci evrede, Tanrının oluşumu, düşünce ve idealara bölünmektedir. Tanrı, düşünce olarak düşünülür. Arı ideal bir kozmos olarak algılanır. Düşünce ve onun ideaları, konu ve nesnesi, bu evrede tektir. Zaman ve uzam içinde ayrılmamıştır: tanrısal zihinde, düşünen ve onun düşünceleri bir ve aynıdır. Tanrının düşüncesinin, yetkin doğru olması gerektiği düşünülür. Tanrı, kendi özünden gelen düşüncelerle düşünmektedir, tanrısal zihinde, düşünce etkinliği düşünen ve düşünce bir ve aynıdır, ayrılmamıştır.
Onun düşüncesi, bir ideadan başka ideaya atlayan tutarsız bir düşünce değildir. Sezgisel ve durağandır. İdealar dizgesini bir bütün olarak, bir anda kavramaktadır. Çok sayıda idea bulunmaktadır, bunlar fenomenal dünyadaki belli başlı şeyler kadar çoktur ve onlar birbirinden farklı farklıdır; ancak, Platon’da olduğu gibi birleşik bir dizge oluştururlar. Tanrının mutlak birliği, ilk ilke çok sayıdaki farklı ideanın bu dizgesi içinde yansıtılmaktadır.
Duyum dünyasındaki her bir belirli nesne için, Tanrı zihninde bir idea bulunmaktadır. Arı düşünce dünyası uzamsız ve zamansızdır; o, yetkin, ebedi ve uyumlu bir dünyadır. Fenomenal dünya örneğini ortaya koymaktadır. İdealar, yalnızca örnekler değildir; onlar aynı zamanda etkin nedenlerdir; daha önce gördüğümüz gibi, meydana gelme oluşumundaki her evre kendisinin ardılının nedenidir.
Tanrısal yaratımın ikinci evresinde, ruh, arı düşünceden meydana gelmektedir; bir yerde idealar ve erekler varsa, onların kendilerini gerçekleştirmelerinin araştırılması gerekmektedir. Ancak bu şekilde bir şeyler üretilebilir. Bu, arı düşüncenin etkisi, görünümü ya da kopyasıdır—ve her etki ya da kopyada olduğu gibi ilkörneğinden daha az yetkin değildir. O, çok duyarlı ve zihinseldir; etkinlik ve ideaları vardır, düşünce erkine sahiptir.
Ruhun iki evresi bulunmaktadır; ikinci evrede, duyum dünyası yönünde döndürülmüştür; ilkinde, düşünce olarak hareket eder ve an ideayı tasarlar; diğerinde ise özdeği bir düzene sokar ve arzuya sahiptir. Plotinus, ilk evreyi dünya ruhu olarak adlandırmaktadır, ikinci evre ise doğa olarak adlandırılır. Bazen, iki dünya ruhu varmışçasına konuşmaktadır. Bedensel varlığın bilinçsiz ruhunun oluşumu olan ikincisi, ilkinden—bilinçli ruhları ortaya çıkmıştır.
Ruh, gücünü uygulamak arzusunu gerçekleştirmez. Üzerinde bir şey eylemde bulunmadıkça, kendi de eylemde bulunmayacak ve biçimlenmeyecektir; böylece özdeği üretir. Üçüncü ve meydana gelişin en düşük seviyesi. Böyle bir özdeğin biçimi, niteliği erki ya da birliği yoktur; bu, mutlak etkisizlik ve yoksunluk, kötülük ilkesidir. O, Tanrıdan uzağa kaldırılmıştır; o, karanlıktır. Onun görüntüsünü biçimlendireme> yapabileceğimiz tek şey, değişim niteliğinin fenomenleri arasındaki gerekli tözlerin olduğunu varsaymaktır. Bunlar duyum dünyamızdan geçip gitmektedir. Bu özdek üzerinde, dünya ruhunu içeren etkin erkler ve ruhlar bulunmaktadır ve onlar idealarla özdeştirler. Özdek üzerinde etkide bulunan bu
belirli erkler ya da ruhlar uzam ve zaman içinde bazı duyarlı nesneler üretmektedir. Onların tümü, bölünebilir dünya-ruhu içinde yer almaktadır. Ne uzayda var olmaktadır ne de dağılmışlardır. Nesnelerin uzamsal düzenlemesi yalnızca özdeğe bağlıdır; fenomenal evrenin güzelliği, düzeni ve birliği, Tanrıya geri dönüş çağrısı yapan dünya -ruhuna bağlıdır.
Plotinus, dünyanın meydana gelmesinin, doğasının gerekli bir sonucu olarak dünya-ruhundan kaynaklandığım düşünmektedir. Bu, bir oluşum olarak zaman içinde başlamıştır. Arı düşünceden dünya-ruhunun meydana gelmesi, özdeğin yaratımı, özdeğin yapılara dönüşümü, sürekli bir oluşum meydana getirecektir. Soyut düşünce evreler şeklinde çözümlenebilir. Plotinus, Aristo gibi evrenin bengiliği düşüncesindedir. Aynı zamanda, özdeğin, biçiminden yalnızca ardışık olarak alınabileceğini söylemektedir.
Dünya-ruhu üzerinde etkide bulunabileceği zaman yaratmaktadır. Plotinus da Stoacıların dönemsel yeniden oluşum öğretisini kabul etmektedir. Ancak bu görüşlerin nasıl uzlaştırılabileceğini göstermemiştir. Bu konudaki genel düşüncesi dünyanın her zaman var olduğu ve her zaman var olacağıdır. Duyum dünyası, bir bütün olarak sonsuzdur, onun yalnızca parçaları değişmektedir.