Neoplatonizm

Yeni Platonculuk adıyla da anılan Neoplatonizm, Antikçağ sonlarında dinle felsefenin birleşmesi ile oluşan sadece filozofik değil daha ziyadesi ile teozofik, Hermetik hatta mistik bir akımdır. 
Yeni Platonculuk, her şeyden önce, mistik bir karakter taşıyan Platon felsefesini temel alır. Aristo ve Stoa’dan aldığı etkileri bu temeller üzerine oturur.
Bu teozofik akım Doğu öğretilerinin etkisinde kalarak Aristo, Platon ve Stoa öğretilerinin sentezi ile ortaya çıkan tamamen gizemci ve Hermetik bir akımdır. 
Yeni Platonculuk İskenderiye’de Plotinos’tan ziyade onun hocası Ammonius Sakkas tarafından ortaya atıldığından bu öğretiye ‘İskenderiye Okulu’ adı verilir. 
İskenderiye Okulu Öğretisi diğer adıyla Neoplatonizm, ilk Hıristiyanlıkla, Müslüman ülkelerde gelişen tasavvufi felsefeyi büyük çapta etkilemiştir. Hatta İslam tasavvufu bu felsefeden doğdu da diyebiliriz. 
Sudur (Emanation/Emanasyon) ilkesi Sufizmin temelidir. İslam tasavvufundaki “Külli Ruh, Külli Nefis, Külli Akıl” kavramları hep bu öğretiden kaynaklanmaktadır.
İsa’nın doğumundan sonra Hıristiyanlığın ilk yüzyılında bu Yeni-Platoncu düşünceler Hıristiyanlıkla birleşerek çağlar boyu devam edecek Hıristiyan mistisizminin temelini atmıştır.

Konuyu daha iyi anlamak için Yeni-Platonculuğun geliştiği dönemdeki tarihsel aralığı incelemek gerekir. Çünkü bu dönem içindeki felsefi ve dini olaylar ve Yeni-Platonculuğun ortaya çıkmasına zemin hazırlamışladır.
Tarihi bakımdan Aristo, ilkçağ tarihinin çok önemli bir döneminde yaşamıştır. Onun yaşadığı yıllarda Yunan devletleri, Makedonya ordularının saldırısına uğrayarak siyasi bağımsızlıklarını yitirmişlerdir. Öğrencisi İskender’in Yunanistan üzerinden geçen orduları da Hindistan’a kadar uzanmışlardır.
İskender’in Asya seferiyle ‘Helenistik Çağ’ adı verilen dönem başlamıştır. Yunan kültürünün Akdeniz çevresinde yayılıp bu bölgeyi kültürce Helenleştirmesi demek olan Helenizm de, Yunan kültürü kendi içine kapalı olmaktan çıkmış, Doğu Akdeniz ve Mısırda oturan ulusları birleştiren büyük bir kültür akımının temeli olmuştur.
Bu süreç, İskender’in ölümünden (İ.Ö.323) sonra Doğu Akdeniz çevresinde kurulan Helenistik devletlerde Yunan ve Doğu düşüncelerinin karşılaşıp birbirleriyle kaynaşmasıyla başlamıştır. İki düşüncenin de bu kaynaşması Roma İmparatorluğunda da sürecek, nihayet Hıristiyanlıkta son formuna ulaşacaktır.

İlkçağ kültürünün Aristoteles’ten sonraki başlıca evreleri Helenizm, Roma Felsefesi ve Hıristiyanlıktır. Bu arada Septikler, Epikuros felsefesi, Stoacılık da bu kültür kaynaşmalarına ışık tutmuşlardır.

  • Yorum yapmak için lütfen üye olunuz!!!