Liberteryanizm(Özgürlükçülük) Nedir?

Liberteryanizm (Özgürlükçülük) Nedir, Ne Demektir?

İnsan eylemleri birtakım kurallara göre ortaya çıkmaz. İnsan eylemlerini belirleyen kurallar olmadığından insan özgürdür. Bundan dolayı insan davranışlarından sorumludur. Bu anlayışı savunanlar, devletin olabildiğince küçülmesi ve insanlara ahlaki kısıtlama yapılmaması gerektiğini savunarak özgürlükleri azamileştirmek istemişlerdir. 
Liberteryenizm siyaset felsefesinde özellikle bireysel özgürlük, gönüllü işbirliği, ifade ve eylem özgürlüğünün vurgulanmasına karşılık gelir. Liberteryenliğin kesin bir tanımı üzerinde fikir birliği bulunmamasıyla birlikte günümüzde genellikle küçük kapsamlı hükümeti olan bir toplum veya hükümetsiz toplum taraftarlığını ifade eder.

Liberteryen okullar arasında devletin yararı veya zararına ilişkin çeşitli yaklaşımların bulunduğu söylenebilir; bazıları devletin gerekli olduğunu iddia ederken diğerleri devletin varlığının gereksiz olduğunu savunmaktadır. Anarşist okullar devletin tümüyle yok edilmesini savunur. Minarşist okullar saldırganlık, hırsızlık, sözleşmenin ihlali, dolandırıcılık ve vatandaşlarını korumakla sınırlı bir devleti savunur. Bazı okullar yoksul bireylere yönelik kamusal yardımları desteklemektedir. Bunların dışında, bazı okullar özel mülkiyeti reddeder ve ortak mülkiyeti destekler. Böylece başka bir ayrım özel mülkiyeti destekleyen veya üretim araçlarında ortak mülkiyeti destekleyen Liberteryenler arasında yapılabilir. Birinci kısım kapitalist, ikincisiyse sosyalist bir ekonomik sistemi destekler. 
Siyasi akademisyenlerden Noam Chomsky'nin savunduğu gibi birçok ülkede “liberteryen” ve “liberteryenizm” kelimeleri sol anarşizm ile eşanlamlıdır.

Liberteryen felsefeler genellike üç temel konu üzerine yoğunlaşır: hangi eylemlerin ahlaki olduğunun saptanması, özel mülkiyetin meşruluğu ve devletin meşruluğu. Genel olarak aynı kavram altında değerlendirilmelerine rağmen liberteryen düşünürleri çoğunlukla aynı görüşte olan bir bütün ya da grup gibi düşünmemek gerekir. Çünkü bu düşünürler arasında çok önemli farklılıklar bulunmaktadır. Hatta bu filozoflardan herhangi ikisinin bile görüşleri aynı değildir. Yine de bu düşünürlerin hepsine liberteryen öğreti taraftarı denilmesi, onların genel anlamda, hayatın her alanına ilişkin sınırlamaları reddedip özgürlüğü temele alan ortak paydaları olması sebebiyledir. Liberteryenizm taraftarları devletçiliğe, milliyetçiliğe.. kısacası bireyi sınırlayan birçok ideolojiye karşı çıkarlar. Her insanın kendi hayatının sahibi olduğu ve kimsenin başka hiçbir insanın hayatının sahibi olamayacağı ve bu durumun sonucu olarak her insanın kendi seçimlerine uygun bir biçimde eylemde bulunabilme özgürlüğüne sahip olacağı, diğer insanların aynı ölçüde kendi seçimleri doğrultusunda eylemde bulunabilme özgürlüğünü ihlâl edemeyeceğini savunmaktadır. Hiç kimse başka birisinin efendisi ya da kölesi değildir. Başka birisinin ya da bir şeyin aracı durumunda olan insanın kendi hayatını yönlendirebilme olanağı yoktur. Hayatını nasıl yönlendireceği hakkında tek karar verecek olan kişi bireyin kendisidir. Eğer insan başlı başına bir değer olarak değil de herhangi bir güç, otorite ya da kişiye dayalı olarak tanımlanmaya çalışılırsa insanı köle olmaktan kurtarma olanağı yoktur. 
Liberteryenler devlete karşıdır, ama daha sonra ikiye ayrılır: liberteryen sosyalistler ve serbest piyasa liberteryenleri.

Serbest piyasa liberteryenleri devlete karşıdır ancak devlete tümüyle karşı olan voluntaristlerden farklı olarak minarşistler mülkiyeti koruyacak ve legal sistemi işletecek minimal devlete ihtiyaç olduğunu savunur. Devletin diğer işlevlerinden birçoğu düşürülür, mesela devlet okulları, refahı sağlama görevi, işyeri güvenliğini ve çevre kirliliğini kanun ve denetimlerle düzenlemek gibi. Bütün bunlar piyasa tarafından yürütülmelidir. Serbest piyasa liberteryenleri işsizlik konusu gibi birçok sorunu çözmek için piyasaya güvenir. Örneğin asgari ücret belirlenmeksizin, bazı girişimciler hali hazırda işsiz olanların çoğuna iş sağlayabileceklerini ve bunu karlı gördüklerini belirtir. Hala ihtiyacı olanlara da yardımseverler yardım edecektir.

Liberteryen sosyalistler ise politik, ekonomik ve sosyal hiyerarşilere sahip olmayan, tüm vahşi ve baskıcı kurumların ortadan kaldırıldığı ve bunun yerine her bireye bilgi ve üretime eşit ve özgür ulaşım imkânı sağlandığı bir toplum kurmayı amaçlar. Liberteryen sosyalistlere göre eşitlik ve özgürlük, otoriter kurumların ve özel mülkiyetin ortadan kaldırılması ile olabilecektir, böylece üretim ve kaynaklar üzerinde doğrudan kontrol işçi sınıfı ve topluma ait olacaktır. Liberteryen sosyalizm, aynı zamanda meşru olmayan otoriteyi tanıma, eleştirme ve sosyal hayatın her yönünde ortadan kaldırmaya meyilli bir düşünce içerisindedir. Liberteryen sosyalistler, ekonomik, siyasî, dinî veya cinsiyetten kaynaklanan kurumsallaşmış gücün kullanılmasının, hem kullananı hem de üzerinde kullanılanı vahşileştirdiğine inanır. Devlet sosyalizmini savunanlar özgürlük ve sosyal adalet için devlet ve siyasi parti içerisinde rol almaya çalışsa da liberteryen sosyalistler çabalarını, ticaret birlikleri, sendikalar, belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve diğer bürokratik olmayan alanlara yönlendirirler. 


  

18. yüzyıl boyunca klasik liberal fikirler Avrupa ve kuzey Amerikada gelişti, liberteryenlerin çeşitli okullarını etkiledi. Metafizik ve felsefi anlamda liberteryen kelimesi ilk olarak determinizm karşıtı, özgür iradeye inanan düşünürler tarafından kullanılmaya başlanmıştır.

John locke'un yazıları bu dönemde etkili olmuştur. Locke, siyaset kuramını toplumsal sözleşme teorisi üzerine kurmuştu. Thomas Hobbes gibi o da insanın doğası gereği bencil olduğuna inanıyordu fakat Hobbes'ın aksine Locke, toplumsal ilişkilerin sağduyu ve hoşgörü üzerine kurulu olduğuna da inanıyordu. Doğal olarak tüm insanlar eşit ve özgürdü. Herkesin kendi "hayat, sağlık, özgürlük ve mülkiyet"ini savunmak için doğuştan sahip olduğu hakları bulunmaktaydı.

Liberteryenizm olarak adlandırılan siyasal felsefeye göre, her insan kendi hayatının sahibidir. Hiç kimse başka birisinin yaşamı üzerinde tasarruf hakkına sahip değildir. İnsanlar nasıl yaşayacaklarına kendi özgür iradeleri doğrultusunda karar verirler. Hiç kimsenin kimseye efendi olma ve yine kimsenin kimseyi köle edinme hakkı yoktur. Başkalarının hayatları sizin onlara son vermeniz ya da onlar üzerinden yararlanmanız için değildir. Devlet insan açısından bilinen en tehlikeli kurumdur. Devletin biricik görevi insan haklarını teminat altına alarak insanları başkalarının saldırılarından korumaktır. İnsanların devlet tarafından korunması gereken temel hakları, hayat hakkı, özgürlük hakkı ve mülkiyet hakkıdır. 


  

Liberteryenizm, ahlaki olarak bireylerin otonomilerine dışarıdan hiç bir müdahalenin meşru olmadığını, bu sebeple sadece bireylere yönelmiş değil kamusal alana dahil hiç bir konuda hiç bir kısıtlamanın kabul edilemeyeceğini savlar. Yani, ahlaki olan her türlü kısıtlamanın, sınırlamanın, müdahalenin olmamasıdır, yokluğudur. Kuşkusuz, siyaset kamuyla ve kamunun ortak alanlarıyla ilgilendiği için liberteryenizm öncelikle ve kaçınılmaz olarak yasal sınırlamalara ve devletin müdahalelerine karşıdır. Vergi “ahlaki değildir” çünkü devlet vergi yoluyla bizim ürettiğimiz ve dolayısıyla bize ait olanı gasp ederek almaktadır, güvenlik gerekçeli sınırlandırmalar gayrı ahlakidir çünkü bu tür mülahazalarla hareket ve keyfi dolaşım hakkımıza ve her türlü bedensel otonomimize sınırlandırmalar getirilmektedir vesaire vesaire. Ancak tabii liberteryenizm sadece “siyasal bir ideoloji” değildir, ondan çok daha kapsayıcı bir dünya görüşüdür ve sadece siyasal alanlarda değil her tülü bireysel otonomiye engel olan yasal olmayan (sosyal, kültürel, dini, ahlaki) engellemelere de karşıdır. Tabii ki liberteryenizm ahlaki kısıtlamalara karşıdır derken, liberteryenizm “ahlaksızlıktır” denmemektedir. “Ahlaki” algılanan ama sosyal olarak kurgulanmış ahlaki koda karşı kendi “daraltılmış Kantçılığı” bireysel-merkezli bir ahlaki kod önermektedir. Öncelikle bir liberteryen için başka insanların ne yaptığı bizi ilgilendirmemelidir, daha doğrusu bizim bu konuyla ilgilenmemiz meşru değildir. Liberteryen ahlak, ne yapmalı, nasıl yapmalı gibi soruları reddederek neler kesinlikle yapılmamalı (başkalarının bireysel otonomilerine halel getirici davranışlar) sorusuna odaklanarak, bu sınırlı “yapılmaması gerekenler” listesi dışında her türlü davranışı meşru görmektedir. Şahsi kanaatler çerçevesinde bireyler gönüllü olarak tamamen bireysel ahlaki normlarını oluşturabilirler, ancak bu tür bireysel ahlaki davranış kodları sosyal olarak anlam ve değer teşkil etmezler.

  • Yorum yapmak için lütfen üye olunuz!!!