Kutsal Metinlerin Yanlış Tercümesi
Memleketimizde “kutsal metinler” denildiğinde akla gelen ilk kitap Kuran’dır, ardından da Kuran’da bahsi geçen Tevrat, Zebur ve İncil hatırlanır. Genel kanaate göre, Kuran’ın aksine diğer üç kitap tahrifata uğramıştır ama Kuran aynen kalmıştır, derler. Kuran’ın da tercüme edilmesiyle asıl anlamını kaybettiği iddia edildiğinden, sonuç olarak ülkemizde kutsal metinler hakkında ve bunların muhtevasına dair hemen hemen hiç bir ciddi araştırma yapılmamıştır.
“Kutsallık” dini anlamda ele alınırsa, tarih boyunca dünya üzerinde ortaya çıkan her dinin kendine göre kutsal sayılan yazılı bir metni olacağından, “kutsal metinler” başlığı altında sadece semitik dinlerin kanonik metinlerini kabul etmek yanlış bir yaklaşım olur. Bunların dışında kalan Hinduizm, Budhizm, Konfuçyanizm ve Taoizm gibi oldukça geniş bir alana yayılmış olanlar gibi, daha az sayıda mensubu olan diğer dinler de dikkate alınmalıdır. Bugün dünyada yaşayan milyarlarca insanın sadece 2 milyarı semitik dinleri kabul etmiş durumdadır.
Geriye kalanların dini inançları bizi ilgilendirmese bile, hiç olmazsa semitik kaynakların doğru dürüst anlaşılması için çalışmak gerekir. Bu alanda yapılan Türkçe tercümeler ise çeşitli sebeplerden dolayı aslına uygun olmaktan uzaktır.
Tevrat, Zebur ve İncil olarak bilinen metinlerin tercümesi bir asır önce Padişahın emriyle yapılmış ve daha sonra bu tercüme üzerinde bazı kelimeler Yeni Türkçeye uydurularak günümüze kadar gelmiştir. Bundan bir asır önce tercümeyi yapan zatın “İbrani, Kildani ve Yunani dillerine” ne ölçüde vakıf olduğunu bilmiyoruz. Herhalde o zaman mevcud olan yabancı tercümelerden aktarılmış olsa gerek. Zira aynı yanlışlar Türkçe tercümede de yer almıştır. O tarihten bu yana İngilizceye 1881-1895’de BRV, 1901’de ASV, 1913-1935’de Moffatt, 1945-1949’da Knox, 1923-1938’de Goodspeed/Smith, 1970’de NAV, 1946-1957’de RSV, 1961 -1970’de NERV tercümeleri yapıldı. Fransızcaya 1947-1956’da BJ tercümesi yapıldı. İtalyancaya 1944’de Nacar/Colunga, 1947’de Bover/Cantera tercümeleri yapıldı. Almancaya 1923-1926’da Menge, 1956-1864’de RLB tercümeleri yapıldı. Burada saydıklarımız, en fazla itibar gören tercümelerin içinden seçilmiştir.
Eski ve Yeni Ahit’in tercümesinde Rabbinik İbranice, Biblik Aramice ve Helenistik Grekçe bilmek gerekir. Ayrıca ilk tercümeler açısından Latince de gereklidir. 1947’de Ölü Deniz civarında bulunan fragmanlar ve 1945’de Mısır’da Nag Hammadi’de çıkarılan kütüphanenin incelenmesi için de ayrıca Nabatice ve Koptça bilinmesi gerekir.
Ülkemizde ise bu lisanların birini bile doğru dürüst bilen tek kişi yok maalesef. Ancak, uzmanlar tarafından batı dillerine yapılmış tercümelerin tercümeleri sayesinde, Türkçeye eskisinden daha az hatalı bir Eski-Yeni Ahit kazandırmak mümkündür. Bu iş için de, mutlaka İngilizce ve mümkünse Fransızca ve Almancayı da bilen ve konuyu daha önce derinlemesine etüd etmiş bir araştırıcının veya bir heyetin teşebbüs etmesi gerekir. Aksi takdirde, amatörce yapılan bir tercüme belki eskisinden de berbat olabilir.
Kuran tercümeleri nisbeten çok sayılır. Ancak, bütün tercümeler ortodoks zihniyetle yapıldığından, birbirini kopya edercesine ortaya çıkarılmıştır. Etimolojik değerlere önem vererek lengüistik açıdan yapılan bir tercüme henüz mevcut değildir. Fakat, yine yabancı dillerde Kuran’ın bu açıdan yapılmış tercümeleri mevcuttur ve bu tercümelerde orijinal metnin daha sağlıklı olarak aktarıldığını görüyoruz. Zira Kuran Arapçasını lengüistik açıdan değerlendiren uzmanlar henüz ülkemizde yoktur.
Kutsal metinlerin kanonik olanları dışında bir de apokrifik olanları vardır. Kanonik metinler, vaktiyle kutsal metinlerin tasnif edilip doğruluğuna karar verilenlerden ibarettir. Apokrifik metinler ise bu tasnifin dışında kalmış kutsal metinler olarak kabul edilir. Eski ve Yeni Ahit’in Türkçe tercümesinde Protestant Reformistlerin kanonunda yer alan metinler vardır. Roma Katolik Kilisesinin kanonunda Eski Ahit’e ait yedi kitap daha vardır ve 750 milyon Katoliğin kutsal saydığı bu kitaplar tercüme edilmemiştir dilimize. Apokrifik metinlerin Türkçe tercümesi zaten yoktur.
Kuran’ın apokrifası olarak Şii’lerce kabul edilen bazı sureler vardır. Bunların da Türkçeye tercümesi yapılmamaktadır. [Vaktiyle, bu paragrafın devamını yayınlamamayı uygun bulmuştuk. Aradan geçen 22 sene içinde, bu kanaati değiştirecek bir gelişme olmamıştır.]
Burada kısaca bahsetmeye çalıştığımız “kitabî dinler”in kitapları hakkında okuyucunun yeterli bir fikir sahibi olabilmesi için, Türkçe tercümelerin yetersiz oluşu sebebiyle, yeni tercümeler yapılmadıkça yabancı dillerdekilere başvurmaksızın araştırmaya girişmesi beyhude olacaktır.
Henüz böylesine bir tercüme yoksulluğu içindeyken, geçenlerde Nag Hammadi kitaplığından bir apokrifik İncilin Türkçeye tercüme edildiğini öğrenmiş bulunuyoruz.
Ölü Deniz civarında bulunan metinlerden farklı bir özelliği olan Nag Hammadi kitaplığına ait eserlerde gnostik bir anlayış hakimdir. Hepsi Koptik lisanda yazılmıştır. Bulunan metinlerin içinde, Grekçeden Koptçaya tercüme edilmiş değişik kitapların fragmanlarına rastlanmıştır. Bunlardan biri de “Thomas’ın İncili”dir. Bu arada belirtmek gerekir ki, kanonik dört İncilin dışında yüzden fazla apokrifik İncil yazılmıştır. Nag Hammadi kitaplığında “Thomas’ın İncili”nin yanı sıra altı İncil daha bulunmuştur. Diğer İnciller de Ölü Deniz metinleri arasındadır.
“Thomas’ın İncili” orijinal değildir. Daha eski bir tarihte yazılmış ve onun da aktarma olduğu zannedilen Grekçe bir metnin Koptçaya tercümesinden ibarettir. Tercüme takriben 200 yılında yapılmış, Grekçe aslının ise daha eski olduğu tesbit edilmiştir. Grekçe metnin parçalarının incelenmesinden de, bunun da menşei Suriye veya Filistin olan bir başka metnin tercümesi olduğu kanaatine varılmıştır. Koptça tercüme sahidik aksanındadır ve bazı yerlerde yanlış aktarmalar yapıldığından ve gramerin bozuk oluşundan dolayı tercümeden ziyade mealen aktarma özelliği taşıdığı kabul edilmiştir.
Metnin muhtevası, neoplatonist anlayışın ışığında erken devir Hıristiyan gnostizminin önemli konularını işlemekte ve bunları İsa’nın öğretisi olarak aktarmaktadır. Gnostik semboller bakımından oldukça zengin ifadelerle dolu metnin orijinalinde de aynı yaklaşımın olup olmadığı kesin değildir. Ancak, kimliği bilinmeyen Koptik tercümanın gnostik felsefeye olan eğilimi sonucunda, orijinal ifadelerin en azından gnostik sembollerle bezendiği şüphesiz. “İsa gerçekten konuşmasında aynı sembolleri mi kullanmıştır” sorusuna hiçbir açıklık getirmeyecektir bu İncil, diğerleri gibi. Fakat, İsa’nın tarihsel kişiliğini öğrenmeye çalışmadan, İsa’nın öğretisiyle yeni bir görüş açısı kazanmış gnostik anlayışın tesiriyle kaleme alınmış eski bir metnin kopyası olarak “Thomas İncili” okunmaya değer niteliktedir.
Gnostik literatürün ilginç örneklerinden biri olan “Thomas’ın İncili” okunmaya değer şüphesiz. Ama zaten zamanında kopyanın kopyası haline gelmiş ve elimizde sahidik Koptça adaptasyonundan ibaret olan bu metnin anlaşılması için önce ciddi bir tercümesini bulmamız gerekir, sonra da aynı kitaplıkta saklanmış diğer gnostik metinler hakkında bir fikir edinmemiz.
Nag Hammadi kitaplığında, Hıristiyanlıkla ilgili apokrifa yanında çok sayıda neoplatonist tercümeler, hermetik traktatlar ve efsaneler de yeralmaktadır. Bu kitaplığı kuranlar, herhalde gnostik felsefenin öğrencileri olarak, buldukları Grekçe metinleri yenilere aktarmak ve kendileri de öğrenmek amacıyla tercüme işine girişmiş olmalılar. Yoksa, “aman bizden onsekiz asır sonra İsa’nın asıl sözlerini öğrenmek isteyenlere hiç tahrif edilmemiş bir metni bulup üstünkörü bir Koptça tercümesini çıkararak hemen saklayalım” diyecek zihniyette olduklarını düşünmek garip olur. Platon’un “Cumhuriyet”inden bir bölümü, Hermes Trismegistos’a atfedilen bir dialogu, Zerdüşt’ün sözlerini aktaran bir yazıtı, ünlü neoplatonist filozofların eserlerini de bu maksatla aceleye gelmiş ve kısmen yanlış olan bir biçimde tercüme ettiklerini de söyleyemeyiz. Bu tercümelerin asıl gayesi, daha önce de belirttiğimiz gibi, kitaplığın çevresinde oluşan gnostik öğrencilere eğitim malzemesi sağlamaktır.
“Thomas’ın İncili”ne bu açıdan baktığımız zaman, daha sağlıklı bir yorum yapabiliriz. Ancak, bunun için de elimizdeki Koptik metnin iyi bir tercümesi olmalıdır. Nag Hammadi külliyatını tercüme eden heyet, bize güvenilir bir incelemenin sonucunu vermiştir: “Nag Hammadi Codex: 11,2” olarak numaralanan metnin İngilizce, Almanca ve Fransızca tercümeleri ayrıbasım olarak yayınlandı. Koptik fragman olarak 32, 10-51, 28 halinde üç parça olarak bulunan metnin biraraya gelmesiyle “Thomas’ın İncili” toparlanmış oldu. 114 ayete ayrılması uzmanlarca uygun görülmüştür, metnin orijinalinde hiçbir rakam veya benzeri işaret yoktur. Bazı yerlerinde boşluklar, silintiler ve anlamsız kelimeler olduğundan, ayrıca gramer açısından yanlışlıklarla dolu olduğundan, tercümesinde epey zorluk çekildiği de ifade edilmiştir.
Bugün mevcud en güvenilir tercüme, Guillaumont, Puech, Quispel, Till ve Abdalmasih’den oluşan beş kişilik uzmanlar heyeti tarafından yapılanıdır. Ayrıca bir de Koester ve Lambdin ikilisi tarafından yapılmış tercüme dikkate alınmaktadır. Bunların haricinde, kişisel yaklaşımlar ve halk için yazılmış basitleştirilmiş tercümeler de vardır. Türkçeye yapılan tercümede bu iki kaynaktan hiçbirine başvurulduğunu zannetmiyoruz. Zira bariz farklar vardır. Türkçe tercümeyi imkan nisbetinde elimizdeki faksimil edisyon ile de karşılaştırdık. Uzmanların dipnot olarak verdikleri muhtemel diğer anlamlar üzerinde de durduğumuz halde, bazı ifadelerin Türkçe tercümede oldukça değişik aktarılmış olması, bunun kısmen tercüme kısmen yorum olarak yazıldığı kanaatine varmamızı sağlamıştır. Keza, Koptça metinde okunamayan veya silinmiş, parçalanmış kısımların Türkçe tercümede uydurulmuş olması da dikkati çeken bir diğer husustur. Bu uyarlamaların belki de tercümeye esas alınan Fransızca metnin yazarları tarafından yapılmış olması mümkündür.
Gönül isterdi ki, bu alanda büyük bir boşluğun olduğu Türkiye’de gerek biblik gerekse gnostik literatür açısından daha elle tutulur ve ciddi araştırmalar yapılsın. Belki bu vesileyle, zamanla bu işin de üstesinden gelebilecek kapasitede araştırıcılar aramızdan çıkacaktır.
M. Halûk AKÇAM