Kavranamazlık Argümanı
Tanrı fikrinin ve buna bağlı olarak dinsel düşüncenin anlamlılığını sorgulamak başından beri önemli bir tartışma konusu olmuştur. Burada söz konusu argümanı şu şekilde formüle edeceğiz:
1) Varolan şeylere ait bizi ilgilendiren 3 çeşit özellik bulunmaktadır. Bunlar:
A. Ana özellikler
B. İkincil özellikler
C. İlişkisel özellikler
2) Yukarıdaki maddede yer alan B ve C anlamlı olabilmek için varolan şeyin A’sına (temel özellikleri) bağlanabilmelidir.
3) Tanrı kavramı için pozitif olarak tanımlanmış bir ‘A’ (temel özellikler) mevcut değildir.
4) Bu yüzden Tanrı kavramı ne A, ne B, ne de C’ye sahiptir.
5) A, B ve C’nin tümünden yoksun olan bir kavram anlamsızdır.
6) Demek ki Tanrı kavramı geçersizdir.
Birisi “Güzel bir elbise” diye bir yorum yaptığında, biz ona “Elbise nedir?” diye sorarsak, kendisinden “Güzel bir dizaynı var” ya da “Rahat” gibi bir cevap duymak istemeyiz. Elbisenin ne olduğunu soruyoruz çünkü. Temel özelliklerini, elbiseyi elbise yapan şeyi soruyoruz. Bu kişi bize elbise ‘kırmızı’dır dese, ‘yazlık bir elbise’ dese ya da elbise hakkında herhangi başka birşey söylese, bunların hiçbiri hala “Elbise nedir?” sorusunun cevabi değildir. Elbise nedir sorusunun cevabı, elbisenin sözlükte veya ansiklopedide geçen ayrıntılı tanımıdır.
Elbise hakkında söylenen yukarıdaki türde şeyler, elbisenin ‘ikincil’ özellikleri (yukarıda bahsedilen ‘B’) ya da elbisenin ‘ilişkisel’ özellikleridir (yukarıda bahsedilen ‘C’). Elbisenin ne demek olduğunu bilmeden, bu özelliklerini bilmenin bir faydası yoktur. Bu özellikler bize elbiseyi tanımlamaz, elbise hakkında gerçek anlamda bize birşey söylemez.
Tanrı hakkında soru sorduğunuzda teistten aldığınız cevaplar da bu tür cevaplardır. Tanrı nedir diye sorduğunuzda söylenen şeyler:
- Her şeyi bilen
- Her şeye gücü yeten
- Ezeli ve ebedi
- Yaratıcı
- Bağışlayıcı
- Kişi (insan değilse bile bir ‘birey’dir Tanrı)
- Mükemmel
- Aşkın
- Maddesel olmayan
Bu listeye başka şeyler de eklenebilir. Fakat ne eklerseniz ekleyin, teizmin Tanrı konusunda verdiği cevaplar, Tanrı’ya ait ‘ikincil’ ya da ‘ilişkisel’ özellikler olmaya devam edecektir. Bu niteliklerin hiçbiri “Tanrı özünde nedir?” sorusunu cevaplamaz.
Bir kavram icat etsem ve adına ‘unie’ desem, sonra da ona bazı insani özellikler atfetsem, örneğin ‘bilgelik’ gibi, sonra da eklesem, desem ki ama bu bilgelik insanın bilgeliğinden farklıdır, ve de ‘unie’ doğası gereği bilinmezdir, bu durumda ‘unie’ hakkında söylediğim hiçbir şey, bizim ‘unie’yi anlayışımıza birşey katmaz.
Tanrı ‘iyi’ ya da ‘bilge’dir demek, bilinmez bir varlığın, bilinmez bazı özelliklere, bilinmez bir şekilde sahip olduğunu söylemekten farksızdır.
Bazı teologlar, Tanrı hakkında hiçbir şey söyleyemeyeceğimizi iddia ederler. Örneğin, bir hristiyan teologun ifadesi:
“Tanrı hakkında hiçbir şey söyleyemeyiz. çünkü Tanrı hakkında birşey söylemek, Tanrıyı ’sınırlamak’ demektir. Tanrı için A özelliğine sahiptir demek, Tanrı’nın non-A (A olmayan) özelliğine sahip olmadığını söylemek olur. Dolayısıyla her türüu sınırlamayı aşan bir kavram olması gereken Tanrı için hiçbir şey söyleyemeyiz.”
Bir elma hayal edin. Ve sırayla elmadan bütün niteliklerini çıkarmaya başlayın. Rengini çıkarın, büyüklüğünü çıkarın, kütlesini çıkarın, şeklini çıkarın. Geriye ne kalır? Konu elma olunca geriye bir şey kalmaz ama konu Tanrı olunca teist için belli ki geriye “var” olması ve de “bir” olması kalıyor.
Bu düşünce tarzı aşağıdaki diyaloga benzer:
-Teist: Tanrıya inanıyorum.
-Ateist: Tanrı nedir?
-Teist: Bilmiyorum.
-Ateist: Fakat inandığın şey ne o zaman?
-Teist: Onu da bilmiyorum.
-Ateist: Öyleyse inancını inançsızlıktan ayıran faktör ne?
Dolayısıyla bu düşünce tarzının absürtlüğü açıktır. Bu yüzden de teist Tanrıyı tüm niteliklerinden soyutlamak istemez. Tanrı ile ilgili yukarıda bahsettiğimiz ikincil karakterlerin sözünün edilmesi bu sebeple ortaya çıkmaktadır. Bu yolla, Tanrı hakkında sanki kısmen birşeyler söylemiş gibi görünmek ister teist.
Halbuki yukarıda bahsettiğimiz gibi, bu söylenen şeyler, Tanrı’ya ait ikincil karakterlerdir ve Tanrı’nın ne olduğuna dair aslında birşey söylemezler.
Yani sonuçta teist, tüm çabasına rağmen Tanrı hakkında hiçbir şey söylememiş olur. Tanrı’dan bahseden herhangi bir açıklama, ne kadar çok sözcük içerirse içersin, anlamsız bir laf salatasıdır.
Söylenenler anlamsız olduğundan, Tanrı hala tanımsızdır.
Tüm bunlar ışığında, pozitif ateistin çıkardığı sonuç, Tanrı denen bir kavramın kesin olarak varolmadığı, çünkü ortada Tanrı diye bahsedilen birşeyin olmadığıdır.
Pozitif ateizmin bu argümanına yapılan itirazlardan biri, Tanrı’yı ‘anlamsız’ olarak nitelendirmenin, teizm kadar pozitif ateizmi de geçersiz kılacağıdır. Denir ki, ‘Tanrı’ sözcüğü eğer birşey ifade etmiyorsa, o zaman Tanrı’nın varlığını iddia etmek kadar, yokluğunu iddia etmek de geçersizdir.
Bu bakış açısını bazı filozoflar kabul etmekte ve ‘noncognitivism’i ateizmden ayrı bir düşünce biçimi, ya da bakış açısı olarak ele almaktadırlar.
Fakat pek çok başka filozof, ‘noncognitivism’e dayanan bir ateizmi mümkün görmektedir. Eğer ‘Tanrı’ sözcüğü birşey ifade etmiyorsa, o zaman ‘Tanrı’yı bir kavram değil, sadece bir ‘kelime’ olarak algılamak ve gerçek dünyada varolmadığını iddia etmek mümkündür demektedirler.