Kaizen Felsefesi
Ünlü Japon sanayici Konosuke Matsushita 1988’de verdiği bir konferans esnasında ABD’li yöneticilere şöyle hitab ediyordu:
“Biz kazandık, siz kaybettiniz; biz kazanacağız ve siz de kaybedeceksiniz. Hiçbirşey yapamazsınız, çünkü başarısızlığınız bir iç hastalıktır. Firmalarınız Taylor’un prensiplerine dayandırılmıştır. Daha beteri kafalarınız da Taylorlaştırılmıştır. Katı bir biçimde inanmaktasınız ki, iyi yönetim yöneticilerin bir tarafta, çalışanların diğer bir tarafta; bir başka anlatımla iyi yönetim; bir tarafta düşünen adamlar, diğer tarafta da yalnızca iş görebilen adamlar anlamına gelmektedir. Sizler için yöneticilik, yönetimin fikirlerini yumuşak bir biçimde çalışanların ellerine ulaştırmak sanatıdır.
Biz Taylor’u aştık. İş dünyasının korkunç karmaşık bir hale geldiğinin farkındayız. Risklerle, beklenmeyenlerle ve rekabetle giderek artan biçimde dolan bir çevre içinde hayatta kalabilmek son derece büyük belirsizlikler içerir. Bu sebeple bir firma, hayatta kalabilmek için tüm çalışanlarının sürekli bağlılık taahhüdüne sahip olmak zorundadır. Bizim için yönetim fert ya da sınıf engellerinden bağımsız, topyekûn iş gücünün firma hizmetine şuurlu bağlılığıdır.
Biz yeni teknolojik ve ekonomik talepleri sizlerden daha iyi bir biçimde karşıladık. Biz biliyoruz ki çok parlak da olsa birkaç teknokratın zekası, bu talepleri karşılamakta tam manası ile yetersiz kalır. Yalnızca topyekün çalışanların zekaları bir firmanın yeni çevresinde karşılaştığı iniş, çıkış ve ihtiyaçlarla yaşayabilmesine imkan tanır. Evet biz kazanacağız ve siz kaybedeceksiniz. Çünkü sizler zihninizi modası geçmiş Taylorizmden kurtaramıyorsunuz, bizlerse ona hiç takılmamıştık.”
Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombalarının düşüşünden 50 sene sonra, mağlup Japonya’nın bir sanayicisinin, ABD’li yöneticilerin suratına tokat gibi çarpan bu sözleri söyleyeceğini kim tahmin edebilirdi ki…
Acı bir mağlubiyeti zafere dönüştüren sır ne idi?
Vatanları için ölmeye karar veren kamikazelerin, iş hayatının samuraylarını yetiştiren Japonya’nın başarısının anahtarı ne idi?
KAİZEN
Bu sualin cevabını “KAİZEN” yapılanmasında bulmak mümkün. Japonya’da en sık kullanılan kelimelerden biri olan “KAİZEN” iyiye doğru sürekli gelişmeyi ifade eder. TKK (Toplam kalite kontrol) anlayışı da KAİZEN şemsiyesi altında yer alan bir kavram. Hedeflere katılım, takım çalışması, eğitim programları, işbirliği, yetki ve sorumluluk dağılımında getirdiği farklı yaklaşımlarıyla gelişmenin lokomotifi.
KAİZEN felsefesi; işyerinde olsun, sosyal ilişkilerde veya aile hayatında olsun, hayat tarzımızın sürekli geliştirilmesi gerektiğini söylemektedir.
Medyada hükümet yetkilileri ve politikacılar, genelde ülkemiz politikacılarından farklı olarak her gün “Dış ticaret dengemizin KAİZEN’i, sosyal refah sistemimizin KAİZEN’i, eğitim modelimizdeki KAİZEN, hukuk sistemimizdeki KAİZEN vb.” Beyanları ile icraatlarını gözler önüne sermektedirler.
İki günü bir olan zarardadır ..
İnanç sistemimizde yer alan, fakat hayatımıza aksetmeyen “İki günü birbirine eşit olan zarardadır” Hadisi Şerifinin madde planındaki kısmi bir yansıması ile eşdeğer bir manayı taşıyan KAİZEN kelimesi, Japonya’da günlük hayatın bir parçası olmuş.
Kaizen hareketi, yöneticilerin dikkatinin en az %50’sinin KAİZEN üzerinde yoğunlaşması gerektiğini ifade etmektedir. Yöneticinin performans kriteri; kaizene ayırdığı zamanla, rutin işleri yapmaya ayırdığı zaman kıyaslanarak belirlenmektedir. Ustabaşıların başarısı ise, işçilerden gelen iyileştirme önerileri sayısına göre ölçülmektedir.
Matsushita’nın da çok güzel özetlediği gibi, Taylorizm; “…Yöneticilerin bir tarafta, çalışanların diğer bir tarafta; bir başka anlatımla iyi yönetim, bir tarafta düşünen adamlar, diğer tarafta da yalnızca iş görebilen adamlar manasına gelmektedir.”
Taylor modeli; insanın motivasyonunu tamamen havuç ve sopa ile irtibatlandıran, tek sahada uzmanlaşmaya önem veren, sadece kârlılığı hedefleyen, insanları makinadan sorumlu makinalar gibi değerlendiren, yönetimi beyin, işgörenleri el-ayak gibi gören bir anlayışa sahiptir. Kaizen kavramında ise; insana önem veren, insanı ön plana çıkaran, kâr üstü hedefleri olan, hakiki motivasyonun havuç ve sopa ile gerçekleştirilemeyeceğini savunan, insanları birbiri ile yarıştırmayarak ekip ruhunu sağlayan, hayat boyu istihdamı hedefleyen, aynı işte uzmanlaşma yerine, rotasyon yoluyla iş zenginleştirmeyi plana alarak işyerinde uzmanlaşmaya imkan tanıyan bir sistemdir.
Matsushita’nın konuşmasını bir de kendimiz açısından değerlendirelim.
“Biz kazandık, siz kaybettiniz; biz kazanacağız ve siz de kaybedeceksiniz. Hiçbirşey yapamazsınız çünkü başarısızlığınız bir iç hastalıktır.”
Dert bilinirse, devası kolaydır. Bilmemek ve anlamaya çalışmamak ise en büyük derdimizdir.
Ülkemizin kaliteye ve “kalite insanı” sayısındaki artışa, çorak toprakların suya olduğu kadar, ihtiyacı vardır