İnsanın Kararsızlığı

İnsanların davranışları üzerinde düşünce yürütmek isteyenler, bu davranışları birbirine uydurmakta, hepsini bir kalıba sokmakta çektikleri zorluğu hiçbir yerde çekmezler çünkü bu davranışlar çok zaman birbirine öyle aykırıdır ki aynı tezgahtan bu kadar çeşitli kumaş çıkması insana olanaksız gelir. Acımazlığın simgesi olan Neron’a; sarayın geleceği üzerine bir idam fermanı imzalatmaya getirmişler; bir insanı ölüme göndermek Neron’un öyle yüreğini yakmış ki: Keşke hiç yazı yazmasını bilmeseydim demiş; gelin de bunu açıklayın! Böyle örneklere herkeste, hatta kendi kendimizde o kadar çok rastlarız ki, aklı başında insanların bizi bir kalıba dökmeye çalışmalarına şaşarım; nasıl olur ki insanda en çok ve en açık görülen kusur zaten bir dalda durmamaktır. Publis Syrus’un ünlü sözü de onun için doğrudur.

MALUM CONSİLİUM EST QUOD MUTARİ NON POTEST.
DEĞİŞTİRİLEMEYEN BİR DÜZEN KÖTÜ BİR DÜZENDİR.

Bir insanı, yaşamının belli başlı durumlarına bakarak yargılamak bize doğru gibi gelir ama inanç ve adetlerimizin mayasındaki kararsızlığı gördükçe, bana öyle geliyor ki, büyük yazarlar bile bizi her yerde, her zaman hep aynı kalan bir varlık olarak görmekle yanılmışlardır. İnsanın, herkesçe bilinen bir yüzünü alıyorlar, sonra bütün hareketlerini bu yüze uydurup anlatıyorlar; uyduramadıklarının birçoğunu hasıraltı ediyorlar. Augustus’u bir türlü anlatamadılar, çünkü bu adam bütün hayatı boyunca o kadar sık, o kadar çabuk ve açık değişmeler göstermiştir ki en gözü pek yargıçlar bile onun hakkında hüküm vermekten çekinmişlerdir. İnsanların en güç inandığım tarafı değişmezlik, en kolay inandığım tarafları da değişikliktir. Her gün yaptığımız şey, özlemlerimizin ardından, rastlantıların rüzgarıyla, sağa sola, yukarı aşağı gitmektir. Ne istediğimiz ancak bir şeyi istediğimiz anda düşünürüz; şu her yatırıldığı yerin rengini alan hayvan gibi değişir dururuz.

Şimdi ileri sürdüğümüz bir düşünceyi birazdan bırakır, sonra tekrar ona döneriz; hep salıntı, gidip gelme, kararsızlık…

DUCİMUR UT NERVİS ALİENİS MOBİLE LİGNUM. (HORATİUS)
KUKLA GİBİ, İPLERİMİZ ÇEKİLİP; OYNATILIYORUZ.

Gitmiyoruz, götürülüyoruz: Suyun akıntılı veya durgun oluşuna göre kimi ağır ağır, kimi hızla akıp giden şeyler gibi.

Nonne videmus
Qid sibi quisque velit nescire et quarere semper,
Commutare lucom quasi onus deponere possit. (Lucretius)
Görmüyor muyuz
Bocalıyor insan, aranıyor hep,
Yer değiştiriyor, yükünü atmak ister gibi.

Her gün yeni bir havaya uyarız; gönlümüz zamanın değişmeleriyle türlü durumlara girer.

Tales sunt hominum mentes, quali peter ipse
Juppiter auctifero lustravit lumine terras. (Cicero)

İNSANLARIN DÜŞÜNCESİ ZEUS’UN ONLARA VERDİĞİ
DEĞİŞİK GÜN IŞIKLARINA BENZER.

Bir düşünceden bir düşünceye gider geliriz. Hiçbir şeyi kendiliğimizden kesin ve sürekli olarak istediğimiz yoktur. Rastlantıların rüzgarı insanı keyfinin istediği yere götürdüğü gibi, kendi durumumuzdaki kararsızlık da öteye beriye çekip değiştirebiliyor. İçinize dikkatle bakarsanız kendinizi iki kez aynı durumda bulamazsınız. Ruhumu, baktığım tarafına göre kimi şöyle, kimi böyle bir durumda görüyorum. Kendimi bir şöyle bir böyle anlatışım, içime bir şöyle bir böyle bakışımdan geliyor. Kendimde, türlü durumlar içinde, bulamadığım karşıtlık yok; utangaç ve yüzsüz, çekingen ve atılgan, sessiz ve geveze, kaba ve ince, ahmak ve zeki, babacan ve aksi, yalancı ve doğru sözlü, bilgili ve cahil, cömert ve cimri; yerine göre bütün bu durumları az çok kendimde görüyorum.

(Kitap 2, bölüm 1)

Montaigne; Denemeler‘den…

  • Yorum yapmak için lütfen üye olunuz!!!