Giovanni Pico Della Mirandola Kimdir?
Giovanni Pico Della Mirandola Kimdir?
1463-1494 yılları arasında yaşamış hümanist düşünür. Gizemci.
Yeni Platoncu görüşün savunucularındandır.
14 yaşında üniversite eğitimini tamamlamış ve felsefeye yönelmiştir.
Başlıca geç dönem hümanistlerden biri olan Mirandola (1463-1494) İtalya’da Modena yakınındaki Mirandola’da doğdu. Bologna’da hukuk, Ferrara’da felsefe eğitimi aldı ve öğrenimine o dönemde Aristotelesçiliğin merkezi olan Padua’da devam etti. Latince, Grekçe, İbranice ve Arapça öğrendi.
22 yaşında skolastik felsefe ve teolojinin Batıdaki en önemli merkezi olan Paris Üniversitesine gitti. Burada henüz 23 yaşındayken din, felsefe, doğa bilimi ve sihir üzerine bilinenlere karşıt olarak, 900 tez hazırladı ve tezleri Papalık tarafından Hıristiyanlığa aykırı bulunduğu için yasaklandı. Bu tezlere önsöz oluşturan De Hominis Dignitate (İnsanın Değeri Üzerine Kehanet) adlı yazısı felsefi yaklaşımını tanımak bakımından önemlidir. Rönesans'ın Manifestosu olarak anılan bu yazı Rönesans hümanizminin temel metinlerinden biridir. Bu eserde Pico, Yeni Platoncu bir anlayış içinde insanın bilgiye ulaşmak için sürekli araştırma yapmasının önemini vurgulamıştır. İnsan soyu varlığa gelince, Tanrı her şeyi kolayca görsün ve kolayca bilgi elde edebilsin diye onu evrenin merkezine koymuş, kendisini bildiği gibi gerçekleştirsin diye ona özgür düşünce vermiştir. Böylece insan rastgele bir varlık değil, kendi yerini kendisi yapan, Tanrının bu dünyadaki benzeri olan bir varlıktır. Bir tür makrokosmos yanında mikrokosmosdur. Bu nedenle Tanrı katında değeri ve onuru en yüksek varlıktır. Görüldüğü gibi Mirandola, Ortaçağın temel nosyonunun dışına çıkamamış olmakla birlikte, bu fikirle uyumlu olarak insanın değerini ve onurunu ön plana çıkarmayı başararak Rönesans ruhuna uygun davranmıştır. Mirandola, bu 900 tezde Platonculuğ u, Yeniplatonculuğu, Aristotelesçiliği, Hermetisizmi ve Kabala öğretisini bir araya getirmiş ve Rönesans eklektisizminin ideal bir örneği olmuştur. Bu tezlerden 72 tanesindeyse doğanın komple bir sistemini betimlemeye çalışmıştır. Evrensel uzlaşmadan yana olduğunu vurgulamakla birlikte tezlerinde Yeniplatonculuğun ağır bastığı görülür.
Pico, bu tezlerinden birinde “sınırlı bir varlığa sahip olan bir ölümlünün günahı, sonsuz olarak belirlenmemeli, ama sadece süreli bir cezaya karşılık olmalıdır” demiştir. Ona göre “İnsansal görev şu üç aşamayı izleyen mistik bir görevdir: öncelikle zorunlu olan ahlaksal gelişim gerçekleştirilecektir; ardından ussal bilgilenmeyi başarmak gerekir ve nihayet mutlak gerçeklik ile özdeşleşme sağlanarak sonul yetkinlik yakalanmış olur.” Bu söylemde Yeniplatonculuk açıkça kendini ortaya koymaktadır. Bu mistik süreç resmi Hıristiyanlığın hoş göremeyeceği bir açıklama biçimidir. Bu ve buna benzer yaklaşımları yapıtının neden aforoz edildiğinin açık bir kanıtı olmaktadır. Pico bu ünlü yapıtında genelde Platon’un etkisinde olmuşsa da Aristotelesçi Marsilio Ficino’nun etkisiyle Aristoteles’e de derin bir saygı duymuştur. Pico’nun amacı Platoncu ve Aristotelesçi okulları uzlaştırmaktı. Çünkü bunların farklı terimlerle aynı kavramları ifade ettiklerine inanı- yordu. Eğitimli bir kişinin ayrıca İbrani ve Talmudçu kaynakları, Hermetik kaynakları da bilmesi gerektiğine inanıyordu. Bunların Eski Ahitte görülen Tanrı kavramını farklı sözcüklerle sunduklarına inanıyordu. Kısa yaşamında en fazla etkilendiği kişilerden biri de şiddetli bir anti hümanist olan dominiken Girolamo Savonarola idi. Floransa’da Rönesansın hamisi olan Lorenzo de Medici’nin 1492’deki ölümünden sonra beliren politik istikrarsızlık, şiddetli bir Rönesans düşmanı olan Savonarola’nı n güçlenmesine yol açtı. Bu kişi Medici ailesiyle çatıştığı için aile Floransa’yı terk etmek zorunda kaldı. Buna karşın Pico, Savonarola’nın sadık bir takipçisi oldu. Keşiş olmaya karar verip tüm şiirlerini imha ettiyse de 1494’de 31 yaşındayken gizemli şekilde öldü. Savonarola ile yakın ilişkileri nedeniyle sekreteri tarafından zehirlendiği söylenir.
Mirandola, insanı Tanrı’nın bu dünyadaki benzeri olan onurlu bir varlık olarak görmüş ve bilgiye ulaşmada sürekli araştırmanın önemini vurgulamıştır.
İnsanın görevi üç aşamalıdır; 1. Zorunlu ahlaksal gelişim, 2. Ussal bilgilenme, 3. Mutlak gerçeklikle özdeşleşip yetkinleşme.