Francesco Petrarca Kimdir?
Francesco Petrarca Kimdir?
Francesco Petrarca (20 Temmuz 1304, Arezzo - 18/19 Temmuz 1374, Arquà Petrarca) döneminin en büyük bilgini sayılan, hümanizmin babası olarak anılan İtalyan hümanist ve şair.
Dönemin büyük şairlerinden biri olarak Dante ve Boccaccio gibi modern İtalyan dilinin oluşumuna katkıda bulunmuştur. Ortaçağ için “Karanlık Çağlar” deyimini ilk kullanan kişi olduğu söylenir. Aynı zamanda bir akademisyen ve verimli bir mektup yazarıdır. En önemli yapıtları Canzoniere (fiarkılar), ve Trionfidir (Zaferler). Bir başka önemli eseri olan Secretum’u (Benim Gizli Kitabım) olabildiğince kişisel, suçluluk duygusu içeren, Augustinus ile imgesel ilişki içinde olan bir diyalog şeklinde yazmıştır. De Vita Solitaria (Yalnız Yaşam Üzerine), yalnızlığı seçerek, derin düşünmeye adanmış bir yaşam biçimini över. Dış dünyaya ve doğaya büyük hayranlık duyan Petrarca, Avrupa’yı dolaşmış ve ilk turist unvanını almıştır.
Akademisyenler, Dionigi’ye yazdığı mektupta bir doğa parçasının güzelliğini betimleyişinde estetik beğeninin modern bir tutumunun güçlü biçimde sergilendiğini belirtirlerse de onun bu modern tutumu onda bulunan Ortaçağ ruhunu asla tam olarak bastıramamıştır. Bir Augustinus hayranı olarak onun ruhun üstünlüğü fikrine inanmış, dışsal güzelliklerle sürekli vakit geçirmek yerine ruhun derinliklerine dalmaya yönelmiştir. Kendi beninden hareket etmek düşünmelerinin kaynağını oluşturmuştur. Ruhun dışında kalan hiçbir şey ondan daha büyük değildir çünkü dış dünyadaki hiçbir doğa güzelliği kendisinin ne olduğunu bilememekte, sadece ruh kendi kendisinin bilincinde olmaktadır. Bu esas üzere ruhun edimlerini, özellikle katı mantıksallığa karşıt olarak ruhun derinliklerindeki doğal duyguları, sevinç ve üzüntüleri betimleme yoluna gitmiştir.
Akademisyenler, Dionigi’ye yazdığı mektupta bir doğa parçasının güzelliğini betimleyişinde estetik beğeninin modern bir tutumunun güçlü biçimde sergilendiğini belirtirlerse de onun bu modern tutumu onda bulunan Ortaçağ ruhunu asla tam olarak bastıramamıştır. Bir Augustinus hayranı olarak onun ruhun üstünlüğü fikrine inanmış, dışsal güzelliklerle sürekli vakit geçirmek yerine ruhun derinliklerine dalmaya yönelmiştir. Kendi beninden hareket etmek düşünmelerinin kaynağını oluşturmuştur. Ruhun dışında kalan hiçbir şey ondan daha büyük değildir çünkü dış dünyadaki hiçbir doğa güzelliği kendisinin ne olduğunu bilememekte, sadece ruh kendi kendisinin bilincinde olmaktadır. Bu esas üzere ruhun edimlerini, özellikle katı mantıksallığa karşıt olarak ruhun derinliklerindeki doğal duyguları, sevinç ve üzüntüleri betimleme yoluna gitmiştir.