Felsefe-Hikmet İlişkisi Nedir?
Felsefe-Hikmet İlişkisi
Bilmeyen ve bilmediğini bilen, çocuktur; ona öğretin!
Bilen ve bildiğini bilmeyen, uykudadır; onu uyandırın!
Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen, aptaldır; ondan sakının!
Bilen ve bildiğini bilen, liderdir; onu izleyin!
Konfüçyüs
Varlık, bilgi ve değer üzerine tam ve bütün bir bilgiye ulaşılmasına hikmet (bilgelik/sophia) denir.
Hikmet, bütün olan bitenlerin esasını bilmektir. Hikmet tümel bir bilgidir, yani her şeyi kuşatan bilgidir. Felsefe ise böyle bir iddiada değildir. Felsefede sorgulama esastır, felsefe hikmete ulaşma amacında değildir. Felsefe, hikmeti sevme ve ona yönelme anlamında bir bilgidir.
Düşünme faaliyeti içinde kullanılan “Nedir?” tarzındaki felsefi sorularla varlığın özü, insan bilgisinin imkan ve sınırları, insanın evrendeki yeri belirlenmeye çalışılır. Bu tip soruların eksiksiz ve kesin bir cevaba ulaşması varlık, bilgi ve değer üzerine tam ve bütün bir bilginin ortaya çıkması veya bir insanın böyle bir bilgiye sahip olabilecek ölçüde olgunluğa ermesi hâli (bilgelik) dir. Hikmet, bütün olup bitenlerin esasını bilmektir. Felsefe ise böyle bir iddiada değildir. O, hikmete ulaşmak anlamında değil, onu sevme, ona hasret duyma, yönelme anlamında bir bilgidir. Bir benzetme yoluyla şunu diyebiliriz ki hikmet, bir tümel bilgidir, yani her şeyi kuşatan bilgidir. Bu, adeta temelinden çatısına kadar her şeyi ihtiva eden bir bina (yapı)'ya benzemektedir. Bu binaya, hikmet binası adını da verebiliriz: Çünkü bunun içinde bilgiler mevcuttur. Her bilgi alanı, bu binanın içindeki bir oda gibidir. Odaların (bilgi alanlarının) hepsi de aynı çatı altındadır. İşte felsefe, bu çatıdan başka bir şey değildir: Demek ki felsefe, bütün bilgi alanlarını kendi kanatları altında toplayan en tümel bilgi alanı sayılmaktadır. Hikmet ise binanın bütünüdür.