Eter Nedir?
Eter Nedir?
Boşluğu doldurduğu varsayılan akışkan töz.
Antik Çağ Yunan doğabilimcileri; Empedokles'in ateş, hava, su ve toprak'tan ibaret bulunan dört öğesine bir beşinci öğeyi eklemek zorunluluğu duymuşlardı. Bu beşinci öğeyi havanın en yüksek tabakası anlamına gelen aither sözcüğüyle adlandırdılar. Sözcük, Hint-Avrupa dilinin yanma düşüncesini dile getiren aidh kökünden oluşmuştu. Yunanca aithô sözcüğü de yanmak anlamına geliyordu. Özellikle atomların, böylesine akışkan bir töz bulunmadan, boşlukta yüzemeyecekleri kanısındaydılar. Nitekim yüzyıllarca sonra, Descartes gibi ünlü düşünürlerle Newton gibi büyük fizikçiler de antikçağ Yunanlılarının bu kanısına katıldılar. Osmanlıcaya esir (La. Aether) terimiyle çevrilen bu varsayımsal töz, kök anlamının dile getirdiği gibi yanan bir ışığa benzetiliyordu. Nasıl deniz dalgalarını su ve ses dalgalarını hava taşıyorsa, örneğin ışık dalgalarını da taşımak için, bilinemez ve tartılamaz da olsa, böylesine bir ortam gerekiyordu. Faraday ve Maxwell gibi ünlü bilimciler de bu varsayımı çeşitli biçimlerde pekiştirdiler. Ana düşünce şuydu: Işık, ısı, elektrik vb. gibi çeşitli titreşimlerin titreyebilecekleri bir ortam gerekliydi; böylesine bir ortam bulunmadan bu titreşimler gerçekleşemezdi. Bu kanı, 1881 yılına kadar gittikçe güçlenerek sürüp geldi. Kimi fizikçiler özdeğin de temelini bunda görüyorlar, özdeğin bu bilinmeyen ve tanımlanamayan nesnenin yoğunlaşmasından meydana gelmiş olabileceğini düşünüyorlardı. 1881 yılında, iki fizikçi, Michelson ve Morley, yaptıkları bir deneyle evrende ether adı verilen bir nesnenin bulunmadığını meydana çıkardılar. Einstein'ın özel bağıntılılık kuramı da, böylesine bir varsayımın gerekmediğini tanıtladı.