Epikurosçuluk Nedir?
Epikurosçuluk (Epikürcülük) Nedir?
Epikuros'un öğretisi.
Antik Çağ Yunan düşüncesinin en ilginç düşünürlerinden biri olan Epikuros, felsefesini, Demokritos'un atomculuğuyla Pyrrhon'un Şüpheciliği üstüne kurmuştur. Bilimsel özdekçiliğin ustalarından biri, 15 Nisan 1841'de Jena'da verdiği Demoktritos'un doğa felsefesiyle Epikuros'unki arasındaki fark adını taşıyan doktora tezinde Epikuros'un atom düşüncesini nasıl zenginleştirdiğini ve onu eylem merkezi yaptığını, gerekircilik anlayışını nasıl yumuşatarak rastlantıya ve insan iradesinin müdahalesine yer verdiğini, felsefeyi dinden ve tanrı düşüncesinden nasıl kurtardığını anlatır ve onu birinci derecede önemli düşünür olarak niteler. Ona göre özdekçilik, ilkçağdan bu yana hiçbir zaman yalın bir mekanikçilik olmamıştır ve bunu en iyi belirten de Epikuros'tur.
Epikuros'a göre bütün doğa olayları atom bileşimleridir. Bölünemeyen parçacıklar ve bunların devimlerinin yer aldığı boşluk evrenin temelidir. Bu bölünemeyen parçacıklar, Demokritos'tan farklı olarak, sadece biçimleri ve büyüklükleriyle değil, ağırlıklarıyla da birbirlerinden ayrılırlar. ''Epikuros'un, atomların düşey devinmelerinin, ağırlıkları ve kendiliğinden varolan bir özgücü nedeniyle doğru çizgiden çok hafif bir sapmayla meydana geldiği düşüncesi, dünyanın özdekçi bilgisi için çok büyük bir önem taşır''. Epikuros, bilimlerin denetinden yoksun bulunduğu halde üstün bir seziyle, dünyanın her zaman ve insan bilincinden bağımsız olarak varolduğunu, sonsuz ve ilksiz bulunduğunu, insanın bu dünyayı ancak duyularıyla tanıyabileceğini söylemiştir. Epikuros, bahçesinde (ki bu yüzden okuluna Yunanca bahçe anlamına gelen Kepos da denir) insanlara gerekli olan tek bilimin mutlu yaşama bilimi olduğunu öğretmiştir. Şöyle der: ''Aç kalmamak, üşümemek, susamamak: İşte Zeus'u bile kıskandıracak mutluluk'' İki büyük korkunun, Tanrı'yla ölümün, insanları mutsuz kıldığını görmüş ve bunlarla savaşmıştır. Ona göre mutluluk acının yokluğudur, buysa salt sükûn (Yu. Ataraxia) halidir. Bu duruma bilgelikle erişilebilir. Dostluk ve kardeşlik dışında, bu ruhsal sükûnu bozabilecek her türlü ilişkilerden kaçınmalıdır. Birey olarak insanın mutluluğunu sağlamak görevinde bulunan felsefe; fizik, kanonik, etik olmak üzere üç kolda çalışır. Her üç kol da doğru eylemin ölçülerini vererek insanı bilgeliğe ve böylelikle de mutluluğa ulaştırır. Doğru eylem, doğru bilgiyle gerçekleşir. Doğru bilgi de duyu verilerinin tekrarlanmasıyla elde edilen tasarımlar'dadır. İnsana huzursuzluk veren ve böylelikle de en büyük mutluluk olan ataraxia durumunu bozan; bu genel tasarımların içine hayal, masal, düş gibi doğal olmayan düşüncelerin karıştırılmasıdır. Mutluluk, doğal bir dünya görüşüyle mümkündür. İnsanı boş yere mutsuz kılan bu düşçülüklerden kaçınmalı ve her şeyin doğal nedenleri olduğu bilinmelidir. Epikuros'un bu düşüncesi kör bir gerekircilik değildir. Tersine, özgücün ve kendiliğinden devinim (devimin N.) varlığı rastlantının gerçek bulunduğu, insan iradesinin (birçok iç ve dış koşullarla belirlenmekte olmasına rağmen) bu nedenleri her zaman etkileyebileceğini savunmakla Epikuros yadgerekirciliğin (endeterminizmin) kurucusu sayılabilir. Epikuros, insanın mutlu olabileceğini söyler, demek ki mutlu olmak insanın elindedir. Haz (Yu. Hedone) isteği doğaldır. Ama bu haz, acının yokluğundan doğan olumsuz bir hazdır. Epikuros, bununla, kötü anıları bulunmayan bir geçmişle tinsel ve tensel sükûn içinde bulunan bir şimdiyi ve güvenilen bir geleceği kapsayan acısız bir ruh ve vücut yapısını dilegetirir.
Ataraxia kavramıyla ilerisürdüğü haz, böylesine bir hazdır. Bu savını yanlış yorumlayarak kendisini zevk düşkünlüğüyle suçlayanlara Menoikeos'a mektup'unda şöyle der: ''Bizi anlamayan bilgisizlerin suçlamalarına kulak asma Menoikeos. Haz en üstün iyidir dediğimiz zaman ne sefihlerin duydukları hazzı, ne de hayvanca hazları ilerisürdük. Bizim sözünü ettiğimiz haz, sadece ruh rahatsızlığıyla beden acısının yokluğundaki hazdır. Bedenimiz acısız ve ruhumuz rahatsa mutluyuz. İnsanı mutlu kılan ne tıkabasa yeme, ne çatlayasıya içme, ne de cinsel sapıklıklardır. İnsanı mutlu kılan; usa uygun ve sade alışkanlıklar, arayacağımız ve sakınacağımız şeyleri iyice ölçebilen bir ruha rahatsızlık veren yanlış ve boş inançları söküp atabilen bir ustur. O halde bütün bu söylediklerimizin ilkesi, iyiliklerin en üstünü olan bilgelik'tir. Onu felsefeden de üstün tutmak gerek. O, bütün erdemlerin kaynağıdır''. Oysa erdemli olunmadan bilge de olunamaz. Epikuros'un bulduğu en yüce erdem, mutluluğa götüren araçların tam ve doğru olarak tartılması erdemi'dir. Bilgelik de bu erdemle gerçekleşir. Tam ve doğru tartılınca, ne ölüm korkusu ne de Tanrı ürküntüsü kalacaktır. Epikuros, çocukluğunda, Tanrı ürküntüsüyle ölüm korkusunun serseme çevirdiği insanların, büyücülük eden annesinden nasıl yardım dilediklerini görmüştür. Oysa ''ölüm varken biz yokuz, biz varken ölüm yoktur. Onunla hiçbir zaman karşılaşmayacağız ki ondan korkalım'' ve ''Evreni tanrılar yaratmamıştır: Durup dururken niçin yaratsınlar? Kendi kendilerine yeter oldukları halde yeterliliklerini zedeleyen bu işe neden girişsinler? En yüksek derecede mutlu bulunurlarken evreni yönetmek gibi ağır bir yükün altına neden girsinler? Böylesine kötülüklerle dolu bir dünyayı, kendileri tüm iyilik oldukları halde, niçin yaratsınlar?''
İlksiz ve sonsuz özdek düşüncesi de Herodotos'a mektup'unda şöyle açıklanır: ''İlkin her sözcüğün anlamını incelemek gerekir Herodotos. O zaman diyebiliriz ki hiçbir şey hiçten doğmaz. Çünkü her şeyin kendisine özgü doğurucu bir tohumu olmasaydı her şey, her şeyden doğabilirdi. Öte yandan da her gözden yok olan yokluğa dönseydi bütün şeyler yok olurdu. Çünkü gözden yok olan her şey ancak yoklukta barınabilirdi. Bundan çıkan sonuç şudur ki: Dünya, her zaman şimdi olduğu gibi, varolagelmiştir ve bundan sonra da var kalacaktır. Dünya, özdeklerden kurulmuştur. Bu özdeklerin varlığını da duyumlarımız tanıtlamaktadır. Cisimlerden kimileri bileşiktir, kimileri de bileşikleri meydana getiren elemanlardır. Elemanlar, görünmez ve değişmez nitelikteki atomlardır. Çünkü, hiçbir şey yokluğa dönmediği için, bileşikler dağılınca, onları meydana getiren varlıkların da var kalmaları gerekir. Dünya sonsuzdur. Çünkü her sonlunun bir ucu olması gerekir, dünyanın ucu olmadığına göre sonsuzluğu açıktır. Sonu olmadığına göre de zorunlu olarak sonlu değil demektir. atomların devimlerinin başlangıcı yoktur. Çünkü atomlar boşluk kadar öncesizdir. Atomların devimleri sürekli ve sonsuzdur'' (Bu mektup parçaları, Mehmet Karasan'ın Büyük Filozoflar Antolojisi'ndeki değerli çevirisinden alınmıştır). Epikuros'un bu parlak sezileri Lukretius'un aracılığıyla Roma'ya geçmiş ve sonunda Gassendi'yle Bacon'u etkileyerek doğabilimlerinin gelişmesini büyük ölçüde gerçekleştirmiştir. Bilimsel felsefenin ustalarından biri şöyle der: ''Fransa'da özellikle Descartes tarafından temsil edilen 17. yüzyıl metafiziği, doğar doğmaz, karşısında uzlaşmaz bir hasım olarak, Gassendi'nin kişiliğinde Epikuroscu maddeciliği bulmuştur. Fransız ve İngiliz maddediciliği, her zaman, Demokritos ve Epikuros'a sımsıkı bağlı kalmıştır''. Romalı Lukretius Carus'ün Epikurosculuğu açıklayan yapıtının adı De Rerum Natura'dır. Rönesans düşünürlerinden Montaigne, Pierre Charon, Sanchez, Lamothe-Levayer vb. Epikurosculuğu izlemişlerdir. Osmanlı sözlükleri, Epikurosculuğu şöyle sunmaktadırlar: ''Lakin bu mezhebe mahsus bir düstur vardır ki o dahi elemden ihtiraz et düsturudur. İşte o lezzetin mahiyeti bu düsturdan daha iyi anlaşılır. Epikür mezhebi bir şehvet mezhebi değil itidâl ve aklı selim mezhebidir deniliyorsa da Cenâbı Allah'ı inkar ve bedâyii kâinatı tesadüfe atıf ve intiharı tavsiye eden bir mezhep kadar aklı selime münâfi bir şey olamaz''. (Bk. İsmail Fenni, Lugatçei Felsefe, . 231) Epikurosculuk, görüldüğü gibi, metafizikçilerin, idealistlerin ve tanrıbilimcileri kasıtlı anlatımlarıyla anlam değiştirmiştir ve Epikuros'un kendisi genellikle anlaşılan anlamda bir Epikuroscu değildir. İdealistler onu kasıtlı olarak kaba ve hazcı saymışlardır, oysa Epikuros antikçağ Yunan felsefesinin en üstün ve en önemli düşünürlerinden biridir.