Edebiyatı Yeraltına Çekmek
Her insan içindeki filozofa yenik düşeceği zamanı kendi belirlediğinde gerçek vicdana ulaşmış olur. Dolaysıyla vicdanın zamansal ve sezgisellik içerdiğini görürüz. Anlatmaya çalıştıklarım sezginin açtığı yolda söz aldığını söylemek zorundayım
Modernleşme süreci vicdan olgusunu insan ve hayattan dışlamıştı. Modernleşme süreci 5 yy. itibarıyla batı düşüncesi içinde tartışılır olmuştur. Teolojinin etkisi rönansas ve aydınlanma sürecine kadar sürse de, modernleşme teolojiden kurtulma projesiydi. Modernite, modernleşme ve modernizm kendi işlerinde farlılık gösterse de bir birlerini tamamlayan kavramlardır. Sanayileşmenin gelişimi ve buna bağlı olarak bilim ve siyasetteki değişimler modernist hayatın en temel esaslarını ortaya çıkarmıştır. Ulus-devlet temelinde şekillenen devletler sistemi, sınıfların modern anlamda yeniden şekillenişi, çekirdek aile v.s modernist hayatın karşılığını oluşturur.
Modernleşme rasyonel olma durumu olarak algılanmıştır. Dolaysıyla hayatın örgütlenmesinde rasyonellik aklın referansı olmuştur. Modern akıl referansını tanrı’dan alarak bilime atfetmiştir. Pozitivizmin 17. ve 18. yy ‘daki belirleyiciliği buna neden olmuştur.
Modernleşmenin başarısızlığı hiç kuşkusuz ilk romantikler tarafından eleştirilmeye başlanmıştı. Dolaysıyla edebiyat geleneği içerisinde romantikler başköşeye otururlar. Ancak beni ilgilendiren avandgardların hüzün verici sonudur. Romantikler rasyonel aklın ve o’ndan referans alan ahlakın (Kant anılmalı) insanoğluna huzur ve başarı getirmediğini, toplumsal çelişkileri ortadan kaldırmadığını gördüler. Dolaysıyla sanatta imgeye, semboller, sezgiye yani gerçeğin kendisinden ziyade etkisine önem vermeye çalışan estetik kurama sığınarak modernizm eleştirisini yaptılar.
Günümüzde edebiyatın geldiği nokta modernizmle köklü eleştiriyi koşul olarak ortaya koyar. Romantizmin bu anlamla da geleneğin önemli parçasını oluşturur. Ancak bu hesaplaşma romantikler ve avandgardlar gibi yapmak sanırım yeterli değil. Eğer bugün bu edebi anlayışlardan söz edilmiyorsa, on’ların eksikliğinden kaynaklanır. Postmodern anlayış avandgard bir serzenişi oluşturuyor olmasına karşılık pek umut verdiğini sanmıyorum. Diğer avandgardlar gibi doğacak, büyüyecek ve ölecek bu akımda. Bu akım devrimci bir özellik içermediği gibi bireyi pasif bir algıya yönlendirmesi buna neden olduğunu düşünüyorum. Üst metin kurguları kendi farklılığını ortaya koysa da yeterli değildir.
Modernizmin edebi eleştirisi hala olası. Bu eleştiri edebiyatın yeraltına çekilerek yapılmasıyla gerçekleşecektir. Yeraltı hayatların edebileştirilmesiyle bu sınırlandırılmamalıdır. Bu hayatların marjinal ve sistem karşıtı olmaları toplumsal siyasi sistemleri rahatsız ettiği ve çok güçlü eleştiriyi içerdiği kuşkusuz doğrudur. Artık edebiyatı bu alanda sınırlamak da yeterli değildir. Genel olarak edebiyatla da mücadele edilmelidir. Edebiyat yeraltına çekilmelidir. Modernist edebiyat ölmüştür, zanaattan farsızdır. Yeraltı edebiyatçısı vicdanı yeraltı hayatların içinde attığı doğrudur ama bu vicdanın içimizdeki filozofa yenik düşmesine de izin vermemiz gerekir.
Zate Zatturi