Direnmenin Estetiği
Varoluşun ereği sorgulandığında, bu dinamizmin altında zorunluluk yasasının yattığı dile geldi, ve bu yasayı idrak edenler artık özgür iradeleriyle onun üzerinde egemenlik kurabilirlerdi. Özgür irade o andan sonra zorunluluğun peşine düşmekten ibaret olacaktı. Sahip olduklarım çoğaltmak güdüsüyle o, yeryüzünü kuzeydeki buzullu Thule Adası’ndan Afrika’daki Ümit Burnu’na, batıdaki Herakles sütunlarından doğudaki pek çok kola ayrılan Ganj Nehrine kadar araştırırken, köylü küçücük tarlasını arşınlayarak elinden geldiğince ölçmeye çalışıyordu. Köle kadırganın dibinde durmadan kürek çekmek zorundaydı, ona forsa başının vurduğu davulun temposuna uyarak hızlı hızlı bir öne bir arkaya eğilmekten başka bir şev verilmemişti, periyodik yolculuklardaki yol gösterici akıntılarıyla, musonları ve alizeleriyle açık denizlerse takımyıldızlarına göre konumlarını belirleyen güvertedeki seyir subaylarına aitti. Özgür olmayanın tek gerçeği dolaysız ilişki kurduğu akındı, bütün çabasını da bu alanla baş edebilmek için harcıyordu. Özgür olansa durmadan yeninin heyecanını yaşıyor, kıyı şeritlerini ve coğrafi oluşumları çiziyor, yeni deniz yolları, hammadde kaynaklan, değiş tokuş olanakları keşfediyordu. Hizmet etmeye mahkûm olan, tekdüzeliğin içinde solup sararırken, inisiyatifi ve çeşitliliği elinde bulunduran gençleşiyordu. O din adamlarının ayinlerinde hastalıktan korunmak ve iyileşmek için dua etmek zorunda değildi, doktorlar ona organların, nabzın, kan dolaşımının ve sinir sisteminin nasıl çalıştığını anlatmış, tüm ilaç çeşitlerini onun için hazırlamışlardı. Mülksüzler bolluktan biraz olsun yararlanabilmek için sunaklarında hükümdarların isimlerini bile bilmediği yer ve gök tanı tlarına adak adıyorlardı.