Demir Can Ve Ruh Eşi Yeter Bayrama İthafen

Karanlık ufkun ardından güneşin altın şafağı doğmaktaydı…
Karanlıklarda varolan sevginin ölümsüzlüğü kaybettiği son zerresini aramaktaydı. Uzun ince acı dolu yollardı yürüdüğü, ağlayarak hıçkırarak ruheşini aradığı çıkmaz yollardaydı. Onun yokluğu her gün eriyerek kabuslara karışmasını sağlıyordu, kaybetiği zerresi ruhunda kapanmaz çukurlar açmıştı. Gözlerinin her noktaya odaklanması bazen yıllarca aynı nokta peşinden koşması onu yıldıramıyordu, kan ağlayan avuçları çıplak ayaklarınının yaralarını kanla doyuruyordu. Son umutlarını düşünüyor ve bıkmadan onu hayal ediyordu, onu bulacaktı birgün bunu biliyordu. Yıldızların doğuşu onu her akşam derin bekleyişlere mecbur ediyordu, ruheşinin sıcak bir yıldız gibi nefesini kestiğini hissediyordu. Yaklaşıyordu, yutkunamıyordu, sevinçten ağlıyordu, acıdan gülüyordu, hissizleştiğinden yürüyemiyordu.

Bu gece aynı gecelerden biriydi, ama o artık yürümüyordu. Sırtını yasladığı yaşlı bir ağacın özlem dolu canlılık kokusunu ciğerlerine çekiyordu, gözlerindeki yaş durmadan akıyor aynı anda gülüyordu. Avuçları içerisinde iki çift el daha vardı, avuçlarındaki elleri kendi elleri olarak hissedebiliyordu ruhunu tamamlayan ruheşi onun yanındaydı. Sımsıkı bir sarılmanın ardından yarı hücrelerin bütünleşmesi onları sonsuzluğun sonu olmayan hücrelerinden yapmaktaydı. Onlar bilinmeyen bir Yücelikle bütünleştiler sonsuz sevginin varlığını gerçekleştirdiler…

Yazı, Değerli kardeşim Can Murat ve onun ruh-eşi olan Yeter Demir çiftine ithaf edilmiştir.
Saygı ve sevgilerimle

Ave Ate Maledictum

  • Yorum yapmak için lütfen üye olunuz!!!