Ben,Benliğimle Ortamımın Toplamıyım
İNSAN DEĞİL KALE
‘ İspanya’nın düşünsel ve ahlaksal çölünde onun başı yalnız , koca , eski bir kale gibi yükseldi.’ Büyük İspanyol düşünür Jaquin Costa’nın , Jose Ortega y Gasset’in profilini çizdiği bu sözleri , Ortega’nın kişiliğini , o muhteşem Kastilyalı’yı, o kusursuz düşünürü çok güzel tanımlar. Ortega y Gasset 1955’te öldü ama büyük savaşçılar için uygulanan eski geleneğin tersine silahları kendisiyle gömülmedi – onun kılıcıda Le Cid’ leydi –Ortega’ nın kitapları mezarına indirilmedi. Kitapları , sözleri bizimle yaşamaya devam ediyor ve Le Cid gibi , ölümünden sonra da görkemli savaşlar kazanmayı sürdürüyor.
KİŞİLİĞİ
Pepito – Ortega çocukken böyle çağrılıyordu – büyük entelektüel ayrıcalıkları olan bir evde yetişti. Babası Jose Ortega y Munilla Küba’ da doğmuş , tanınmış bir gazeteciydi. Pepito günlük gazeteci atlatmalarının heyecanları arasında , baskı makinalarının gürültüsü içinde büyüdü ve gazetecilik –yani aktüalite- çocukluğunun ‘çevresi’ oldu.
Pepito’nun tutkusu kokumak ve hayal kurmaktı. 1897’ de Pepito hukuk öğrenimi için Deusto’ya gitti, 1898’den 1902’ye kadar MadridÜniversitesi’nde felsefe okudu ve 1904’de 1000’inci Yılın Korkusu adlı teziyle doktorasını aldı. Ve Pepe – şimdi arkadaşları ona böyle diyorlardı – kardeşi Manuel’eyazdığı mektupta yaşamının en önemli kararını bildirdi: ‘Sana felsefeye balıklama daldığımı yazmalıyım’ O sırada 21 yaşındaydı.
Doktora tezi daha o zamandan yetenekli bir yazar olduğunu ortaya koyuyordu.
Gazeteciliğe ilk makalesi ‘ Glassas’ la başlayan Pepe Ortega çevresine bakındı. İspanya’ da gördükleri yüreğini sıkıştırdı. Yalnızca bilimde disiplin , gerçek ve önderlik bulmak isteyen ruhuna , İspanya şovenizminden , inanılmaz ‘ İspanyol kabalığı ‘ ndan başka bir şey veremiyordu. Pepe Ortega yeni bir bakış açısı bulmak ve bunu İspanyollara düşünmeyi öğretmek amacıyla kullanmak için uğraştı. Önce Miguel de Unamuna ‘ da değerli bir çaba bulduğunu düşündü. Fakat Unamuna ‘Avrupacılık’ yerine ‘Afrikacılık’ı yeğlemeye başlayınca Ortega , Basklı umacıdan yolunu ayırdı. Salamankalı bu dev için aklından geçenleri açıkça söyleyen tek kişi Ortega ‘ydı.
Almanya ‘felsefe öğrenmeye giden Pepe Ortega İspanya’ya filozof olarak değil , felsefenin kendisi olarak döndü. Daha sonra ‘ İşim düşünmek , şeylerin berraklaşmasını istemekti ‘diyecekti. ‘...kendi üstümde ve çevremde ışığın egemenliğini hissetme isteğiyle yurttaşlarımı harekete getirmek istedim. ‘ Böylece işe neşeyle , düzen içinde ve garbo’ yla (incelik, ustalık ) sarıldı.
Otuz yaşına geldiğinde Pepe Ortega felsefi olgunluğunu çok güçlü hissediyordu ve entelektüel sahada sabırsızca koşturma isteğindeydi. Ama bu zorlu göreve nereden başlamalıydı? Önce , daha sonra öğrencilerine verdiği öğüdü kendisi benimseyerek katı bir disiplin uygulamalıydı; ‘eğer yaşam boşanan bir yaysa , önce ,gerilmiş olması gerekir.’
Pedro Lain Entralgo’nunbelirttiği gibi, Ortega y Gasset kendisini yaşayan üç ayrı kişilik olarak görüyordu: avcı, okçu ve kazazede. Avcı avını izler, okçu kolunun uzandığı kadarıyla hedefe ulaşmaya çalışır,yani okunu atar ve gemisi batmış kazazede kuru yere ulaşana kadar yüzmeye çalışır. Üç durumda da uzaktaki bir şeye yönelik devinim vardır, yaşam gelecekte ,yaşanacak olandadır. Dolayısıyla Ortega y Gasset’ in yaşamı daima ileriye giden kinetik bir işlemdir.
Genç filozof kendinin veİspanya’ nın yazgısını biçimlendirebileceği platformlar yaratma gereksinimi duyuyordu. Profesör kürsüsünü ve derslikleri , mesajını iletmek için kullanmaya karar verdi. Gazete geniş kitlelere ulaşma aracı olacaktı. Sözler ve yazılı sözcükler ; derslikler ve basın mikrofonları onun silahı olacaktı. Bu misyonun kabul edilmesi ona kökten bir yalnızlığı kader olarak çiziyordu; çünkü büyük adamlar yalıtılmış durumda yaşarlar, ötekiler onu ancak belli bir mesafeden izleyebilirler. Bir keresinde ‘Yaşam görevdir’ demişti, ‘...ben bu hedefe yönelmiş bir girişimim, bir çabayım ve bir okum.’
ÖĞRETMEN : AYARTICI
Pepe Ortega 1909’da Escuela de Estudios Superiores del Magisterio’da ( Öğretmen Okulu ) felsefe profesörlüğüne atandı ve 1910’da Madrid Üniversitesi’ yle metafizik kürsüsü için anlaştı. Bu kürsüde profesörlük için yapılan sınavlarından biri, metafizik konusunda bir ders vermekti. Jüri bir saat boyunca genç öğretmeni kendinden geçerek dinledi.Böylece Madrid Üniversitesi’ nde 1936’ ya kadar çalışacağı metafizik kürsüsünü kazandı.
Jose Ortega y Gasset’ le düşünce ve konuşmada yeni bir dönem başladı. Konuşmalarındaki açıklık ve seçkinlik şaşırtıcıydı. ‘ Açıklık filozofun içtenliğidir.’ Diyordu. Bu yeteneklerle Ortega y Gasset birkaç kuşak için katalizör oldu.
Ortega y Gasset ilk derslerinden birinde, önce dersinin nasıl bir şey olacağını açıkladı. ‘Felsefe genel sevgi bilimidir’ dedi. ‘ Felsefe bilgi ve ulemalığın tersidir.Felsefe bütün gerçeğin ifade edilebileceği tek önermeyi arar. Not almak için açılmış olan kalemler süngüler gibi havada kalmıştı. Öğrencileri onu yalnızca dinlemekle yetiniyorlardı: karşılarında sözcüğün özgün ustası vardı. Telaffuzu mükemmel, sunuşu eşsizdi.
Haberler yayıldı. Zaman geçti. Ve Ortega y Gasset’ in yüzü, bir düşünürün soylu çizgileriyle dolarken, sınıfı gittikçe daha fazla öğrenciyle doldu, özellikle kadınları çekiyordu. Şeyleri kendi görkemi ile görmeyi engelleyen perdeyi bir köşesinden çekip açma yöntemini kullanıyordu ve ‘kim bize gerçeği öğretecekse onu bize söylemesin, ...onu kendi başımıza bulabileceğimiz bir yere koysun bizi’ görüşünü uyguluyordu.
Kant’ı yararlandığı ilk filozof olarak kabul etmesine ve Leibniz’ den etkilenmiş olmasına karşın, çok geçmeden kendi felsefesinin ana hatlarını ortaya koymaya başladı.Bu özgün felsefe, dinleyicileriyle birlikte biçimleniyordu; çünkü ona göre felsefe yapmak iletişim kurmaktı, kendi düşüncesinin ince örekesiyle fikirler örmek üzere yalıtılmak değil.
GAZETECİ: YILDIZ ADAM
Ortega y Gasset, tarihte, felsefesini gazeteyle yayan tek filozoftur. O, felsefeninsoylu gazetecisiydi. Ne yazık ki yazdıklarının günlük bir gazetenin sıradan sütunlarında çıkması, yüceliği üstüne kuşkulara yol açmıştır.Ortega y Gasset 18 yaşında basılan ilk makalesiyle gazetecilik yaşamına başladığında felsefe yaratmanın en iyi yolunun günlük bir gazete ve sohbet gibi popüler bir ortam, kısacası gazetecilik ve toplumsal birlik olduğuna karar vermişti. Kitap yazmadı ama daha sonra kitap olabilecek makaleler tasarladı Bütün yazılarında ‘konuşma’ havası, doğrudan okuyucuyaseslenme vardır.
Gazetecilik etkinliğinin alanını genişleterek Ortega y Gasset, başkalarıyla birlikte Madrid’ de El Sol gazetesini kurdu. En önemli yazıları burda çıktı. Kahve ve kaldırımlarda ‘ sokaktaki adam’ ın Ortega y Gasset’ in felsefe makalelerini okuduğunu görmek şaşırtıcıydı. Dinamik filozof – gazeteci ruhuyla 1923’ te Revista de Occidente’ yi ve aynı adlı yayınevini kurdu.
Ortega y Gasset, Öğrenci Salonu’ nda, sonra Revista de Occidente’ nin yayın bürosunda günde üç saatlik felsefi toplantılar düzenliyordu; bunların konuları yaşamın kendisi kadar değişkendi: sanat, yazın, seyahat, boğa güreşi, tiyatro ve hep felsefe.
YAZAR: DÜZYAZI USTASI
Ortega y Gasset’ in ilk kitabı Don Kişot Üstüne Düşünceler 1914’ te yayımlandı. Ana konu İspanya’ dır ama bu sevgili doku içinde öteki sevdiği konuları öellikle insan yaşamını işlemiştir.
Parlak bir sezgiyle Ortega y Gasset yazılarına ‘ Salvolar’ adını verdiği ve şöyle açıkladığı yazılarla başlar: ‘ Don Kişot Üstüne Düşünceler başlığıyla bu ilk cilt, in partibus infidelium bir felsefe profesörü tarafından yayımlanacak değişik önemdeki konular dizisi içerir... Bunlar daha çok, 17.yy hümanistinin Salvationes olarak adlandırabileceği yazılardır. Amaçları şudur: Verili bir olgunun en kısa yoldan anlamını tam olarak ortaya koymak. Yaşamın, sürekli gelgit ve akışı içinde, ayaklarımızın dibine batık geminin yararsız kalıntıları olarak attıklarını, hesapsız değerlendirmelerin güneşinde parlamaları gibi, yerlerine yerleştirmek. Her şeyde olası bir değerini bulmanın içtenliği vardır. Soylu ve açık bir kafa, bunu mükelleştirmenin gereksinimini duyar, ona değerini bulmakta yardımcı olmak. Bu sevgidir, sevilenin mükemmelleşmesi için sevgi.’
Ortega y Gasset hiçbir zaman bütün felsefi sistemini anlatan bir eser yayımlamamıştır. Çünkü zihni uzun bir kitabın prangasına teslim olamayacak kadar ateşli ve kalemi çeviktir.
Fakat mozaiğin bütün parçaları deneme ve derslerinde bulunmaktadır. Ve felsefi sisteminin ışıklı imgesinin belirmesi için onları zihin içinde toplamak yeterlidir. Kalemin esiri olarak yazın kadırgasına zincirlenmişti. El Escorial’ da mekan olarak dağların görüntüyle gelen uzamdan ve Don Kişot’ un gösterdiği zamandan esinlenerek, on sekiz yaşında yazdığı ilk yazısından beri deneme yazmayı hiç kesmemiştir. Dediği gibi bunlar ‘ fısıltı halinde’ yazılmıştır. Çünkü bağırmaya gereksinimi yoktur.
Bir bakteriyoloğun disiplini, atom fizikçisinin kesinliği ve iyi bir bahçıvanın güzellik duygusu gibi silahlarla, Ortega y Gasset önce İspanya’ yı İspanyollar’ a gösterdi; sonra dünyayı İspanyollar’ a gösterdi; son olarak da İspanyayı dünyaya gösterdi. Ortega ile okuyucular İspanya’ nın karmakarışık saçlarının iyi bakılmış Avrupa tarzında taranmasının zorunluluğunu öğrendiler. Evet, Afrika İspanya soyunun iç organlarının bir bölümüydü ama Avrupa onun hedefi ve amacıydı. Gerekirse, Avrupa’ nın artık Pirenelerde sonlanmaması için İspanya Cebelitarık’ ta bitmeyi göze alır.
HATİP VE DEVLET ADAMI: BÜYÜCÜ VE USTA
Ortega y Gasset’ in siyasal etkinlikleri daha çok El Sol’ daki monarklık karşıtı makalelerinde görülür. Bunlar Dr Gregorio Maranon ve Perez de Ayala’ yla birlikte kurdukları Cumhuriyete Hizmet Derneği, 1931 Nisanındaki Cumhuriyetçi zaferine, 13. Alfonso’ nun sürgüne gitmeye mecbur olmasına büyük katkıda bulunmuştu.
Mecliste yaptığı konuşmalar daha önce hiçbir mecliste olmamış bir hitabet türü yarattı. Fakat çok geçmeden Sağ ve Sol arasındaki vahşi düşmanlıktan hayal kırıklığına uğradı. ‘ Cumhuriyetin neşesini yeniden kurmak için’ istifa etti ve kürsüsüne, ders platformuna döndü, hep ülkünün ve sağ duyunun sesi olarak kaldı.
Ortega y Gasset, İç Savaş sırasında Hollanda’ ya gönüllü sürgüne gitti. Bazı ciddi hastalıklar geçirdi ve ameliyatlar oldu ama çalışmalarını hiçbir zaman aksatmadı.
TARİHÇİ: KUŞAKLAR KURAMI
Ortega bir anlamda bütün zamanların en usta tarihçilerindendi. Tarih üstüne tek betik yazmadı ama bize tarihi yeni bir yolla incelemeyi ve yorumlamayı öğretti. Ortega, tarihi kendi yaşam felsefesi ile, tarihle sürekli meşgul olmasıyla, bir kişi üstünde yaptığı bütün çalışmalara kattığı yeni boyutla ve özellikle tarihi kuşaklar kavramı ile yaptı.
Ortega’ ya göre tarih, drama olduğu ölçüde yaşamdır da. Dirimsel yada tarihsel nedenler olsun, Ortega’ nın felsefesinin temeli kökten gerçekliği anlayıp eşyanın ne olduğunu doğrulayacağımız kuramsal yöntemdir. ‘ Tümdengelim yada tümevarımdan oluşmayan tarihsel neden, açıkça ve basitçe anlatımdır, insan gerçekliğini anlamanın tek yoludur; çünkü bu gerçekliklerin içiçe dokunuşunun onları tarihsel kılması, tarihselliktir.’
Tarih nereye gidiyor? Ortega’ ya göre tarihin en derin sorunu mutluluk zaman ve mekana göre değişir. ‘ Örümceğin dünyası kaplanın ve insanın dünyasıyla aynı değildir, Asyalının dünyası Sokrates çağının ve bu günkü Yunanlının dünyasıyla aynı değildir.’ Her ulus tarihsel ufuğa sahiptir ve insanlığın tek olmasından bağımsız olarak insanlık çokluk olarak ortaya çıkar. Tarih bize verili olarak sunulmamaktadır; insan kendi yaşamıyla, günlük yaşamıyla tarihi yapmayı sürdürür, bu da res ve idea, doğa ve logos’ un, çevreve seslenmenin bir arada yaşanmasıdır. Ortega’ nın, kavramların olağanüstü ozanı ve sanatçısının yarattığı tarih kavramı işte budur.
FİLOZOF: ‘ BEN KENDİMLE ÇEVREMİN TOPLAMIYIM’
Ortega’ nın felsefesi kendisinin çok basit bir tümcesinde, ‘ ben kendim ve çevremin toplamıyım’ sözünde ortaya konmuştur.
Ortega insanın yaptığı herşeyin çevresiyle belirlendiğini, yaşamında yaptığı her bir şeyin kendi doğuştan doğrulanması bulunduğunu düşündü. Çünkü insan olmuş değildir, yaşar. Ve yaşamak yaptıklarımız ve bize olanlardır; çevreyi anlamak için çevrenin batması ve ‘ yüzmek’ zorunludur; neye bağlanmak gerektiğini bilmek ve insanın yazgısına gerçekten ve özgürce sadık olması zorunludur.
Ortega’ nın en önemli kavramı insanın çevresi olmadan tam bir varlık olamayacağı ve ‘ beni çevreleyen gerçek kişiliğimin öteki yarısını oluşturur.’ Görüşüdür. Ortega ‘ ben’ in çevre biçiminde dış dünyayı içerdiğini kabul etmekle kalmamış fakat bu çevrenin iç dünyayı da kucakladığını benimsemiştir. ‘ ben kendim ve çevremin toplamıyım; çevremi kurtaramazsam kendimi de kurtaramam.’
Julian Marias’ ın işaret ettiği gibi, ‘ çevre’ terimi felsefeye Ortega tarafından sokulmuştur. Ortega’ nın ünlü tümcesine dayanan büyük başarısı, Descartes’ in ‘ düşünüyorum öyleyse varım’ tümcesinin karşılığıdır. Ortega ‘ insan azami kapasitesini çevresinden tam anlamıyla haberdar olduğu zaman elde edebilir’ demişti.
Ortega’ ya göre insan ancak çevresi ile tam bütünleştiğinde, onun içinde yer aldığında tam anlamıyla kendisi olabilir. ‘ Bütüncül ben’, ben ve çevrenin bileşimidir. İnsanın yazgısı çevresiyle gelecek yaşam hakkındaki ‘görüş’ ünü uyum içine sokmaktır. İnsan kahramandır, serüvenden hoşlanır ve kahramanlığı ‘kendisi olmaktan oluşur... kendi olma arzusu onun kahramanlığıdır.’ ‘O kendisi olmak isteyen kahramandır. Kahramanca olanın kökleri bundan ötürü istenenin gerçek eyleminde bulunur.’ ‘Çevre beni saran herşeydir: tensel dünya, toplumsal, tarihsel geçmiş, gövdem ve ruhum...’ ‘Bize verilen yaşamın dakikaları sayılıdır ve dahası bize boş olarak verilmiştir. İsteyin istemeyi, onu şu veya bu biçimde doldurmak zorundayız. Bu yüzden her yaşamın özü onu kullanışında yatar...’ ‘İnsan görevlerini bulmalıdır ama yaşam süresi sınırlı olduğundan yaşam çarçabuktur. Yaşamımızın öyküsünü yazmak için yeğlenenler dışında bütün herşey atılmalı, bir varoluş programı seçilmelidir.’
Bir başka sefer Ortega şöyle demişti: ‘Her insanın yaşamı kendi biçimini yaratmasıdır... İnsanın en büyük yeteneğinin hayal kurmak olmasının nedeni de budur... Bilimsel düşünce adı verilen şey bile psikolojik olarak bir tür hayalden başka bir şey değildir; kesinlik hayalidir. İnsan yaşamı, başlangıç olarak, şiirsel bir görevdir, her bireyin, çağın olması gereken karakterini yaratmasıdır. İnsan kendinin romancısıdır... Ozaman yaşam, ilk anlamı ile edebiyattır!’
Ortega’ ya göre doğa ve bilinç değil, insan yaşamı üstün gerçekliktir. Yaşam yapmak, insan da dramadır; ben ve çevrem bu dramadır.
Ortega’ nın felsefesi, dolayısıyla, açık hava ve inişli çıkışlı kırların dinamik ve gençlik dolu felsefesidir. Yaşamı ve dramı bir haçlının sofuluğu ve dünya gezgininin ruhuyla benimsemiştir. Çünkü onun bütün yaşamı felsefeydi ve o İspanyol tarzı, garbo ve gusto(haz,kişisel tat) dolu bir filozoftu.
LE CİD GİBİ
Ortega y Gasset 18 Ekim 1955’ te öldü. Gazete başlıkları bütün İspanya’ da yankılanmaktaydı: ‘düşünce elçisi öldü!’ Bir şey kesindi, İspanya birkaç yüzyılda bir tek dahi yetiştirmişti; Ortega’ yı ve şimdi o ölmüştü. Karaciğer kanserinden, 72 yaşında öldü ama onun ölümü hakkında, kendisininPoema del Mio Cid için söyledikleri söylenebilir: ‘Onun güçlü kahramanlık dolu mısralarını yanımızda taşıdığımızda ahlaksal bir ağırlık kazanıyoruz.’
Ortega’ ya göre felsefesokakta doğmalı ve yaşamalıydı. Felsefesi iyimserdi. Sözlerini gümüş kumaşla örtmeyi severdi ama düşüncelerini hep yiğitçe bir güçle ortaya koydu.
Ortega gönüllü sürgününden İspanya’ ya döndükten on yıl sonra öldü. Son felsefi hamlesinde, Don Kişot gibi, kendisini devirecek hastalığa vurulmuştu; ama eseri ölümlü çamurun kırılganlığından çıkartılınca evrensel kabul gördü. Çağdaş İspanya onun için çok küçüktü. Gövdesi Madrid’ de yatıyor ve mezarını çelenkler süslüyor ama ruhu bütün insanlığa ait, eseri ve anısı kadar da evrensel.
Ortega’ nın sistemi felsefe tarihindeki en önemli sistem kadar önemlidir; çünkü onun söyledikleri ve yazdıkları en güzel ve açık olanlardır, felsefesi en dinamik felsefedir.
‘Ben kendim ve çevremin toplamıyım’, hepimiz diyebiliriz çünkü bunu kavrasak da kavramasak da, bizim canlı çevremizin bir parçası da Ortega’ nın kendisidir, felsefenin Le Cid’ i. Ortega’ nın kahraman başı, aydınlık fikirleri onu bir insandan daha fazla bir şey, bir kale yaptı.