Ay Çocuğun Aşkı
KARANLIK, AŞKI ALGILARMIŞ AMA ONU KABUL EDEREK YANSITMAZMIŞ…
Ben artık “ben” olmadan yaşamaktan sıkılmaktaydım. Saniyeler, saatler, günler etkisini kaybederek benim gibi derinliklere inmekteydi, sancılarımın soğukluğu ellerini boğazıma sarmıştı, beni durmadan boğmakla meşguldü. Ben ben değildim ama gerçekliğimi korumaya çalışarak zehir tadan, kaybettiğim nem kokan aşkıma özlem duyarak besleniyorum. Ellerim terliyor ona sarılmadan hiçbir şeye sarılamıyorum onu arıyorum onu istiyorum ama lanet kokan çıkmazlardan kurtulamıyorum, bağırsam sağır oluyorum duyurmak istesem dilsiz oluyorum. Göklerdeki yıldızlarla dans ediyorum gözcülerin beni gözlemlediği gibi karanlığın sessizliğinden ve aydınlığın ışığından doğan aşkı gözlemliyorum, bazen deli bir Arap, bazen de soylu bir Yahudi oluyorum. Ben korkularımı birer birer avucumda ezerek, sonu bilinmeyen sahralarda yaşıyorum, kimsesiz yollarda yürüyerek onu arıyorum, bildiklerimi bilmediklerim için harcayarak yeni bir dünya yaratıyorum. Söyleyin bana sahipsiz ölüler ve ölümü olmayan karanlıktaki deliler, geç mi kaldı benim için yaratılan mevsimler, yelkenli gemiler, ay ışığından zevk alan denizler, renkli olan portre ve resimler…. Geç kaldı biliyorum ve bir daha asla bu acı geçmeyecek, susuyorum, gözyaşlarımı şarabıma karıştırarak gidiyorum, ben karanlığa, benim için daha aydınlık olan dünyaya çekiliyorum. Bir kadeh borcum vardı, aşk acısıyla dolu, onu kimseye hatıra bırakmadan kimseye borçlu kalmadan şimdi tek başıma içiyorum. Bir gün misafir olmak istersen yapayalnız kalınca mısralarımı oku , bu yazıyı gerçek aşk için bütün vicdanınla koru, benim kim olduğumu bilmek istersen terki dünya olmalısın ay çocuğu.
Gerçek aşkı bildiği ve bulduğu halde karanlıklara ait olarak yaşayanlara ithaf edilmiştir.
Ave Ate Maledictum