Avam İle Entelektüel

Martin Heidegger, kendine özgü bir varoluşçuluk felsefesi geliştirdiği “Varlık ve Zaman” adlı başyapıtında “genel insan” olarak tanımladığı avam insandan söz eder. Avam kendini yaratamayan, ancak içine doğduğu toplumun gelenekleriyle yetinen basit, sıradan insandır. Ve Heidegger elbette kendini bu sıradanlığın dışında tutan, sıra dışı “büyük” bir filozoftu.
Ne var ki Heidegger, Hitler’e olan aşırı sevgisini dile getirdiği dönemlerde olduğu gibi, daha sonra Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nden resmi olarak ayrıldıktan sonra da sıradan bir Alman ruhuna sahipti. Heidegger her zaman tipik bir Alman’dı: Gerici ve katı ruhlu Hıristiyan. Doğrusu bu sıradanlıktan asla vazgeçememiştir. Bunu, Heidegger’i incelemiş olan herkes onaylar.

Hans Jonas adında bir başka Alman filozof, Heidegger’i anımsatarak “düşünür olabilen bir insanın aynı zamanda bayağı ve alçak olmasının bir bilmece” olduğunu şaşkınlık içinde vurguluyor. Yalancı, hilekâr, yakın arkadaşlarını, dostlarını kariyer uğruna satan bir karaktere sahip Heidegger sürekli derin bir kişilik bozukluğu yansıtmaktaydı.

Sorun şu: O “büyük” filozof nasıl olur da Hitler gibi avam zihniyetli sıradan bir adama hayran olur? Ve: Bu denli sıra dışı bir filozof nasıl olur da hayatının sonuna kadar sıradan bir ruh haliyle sıradan bir yaşam sürdürür?

Thomas Mann, Eylül 1939’ta Amerika’ya kaçmadan önce Alman halkı hakkında “kültürsüzlüğe ve kabalığa tapan bir halk” tespitinde bulunur. Bu ifadeyle sorunu açıklamaya yaklaşmaktayız.
Bugün herkesin bildiği gibi Hitler belirgin bir kabalığa sahipti ve ancak bu kabalıkla Alman halkının ruhuna hitap edebilmişti. Alman halkının aynı kabalığa sahip olmasındandır ki, Hitler iktidara seçilebilmişti. Aynı psişik durumda varlıklarını sürdüren kimi entelektüeller için de Hitler alkışlanması ve önünde baş eğilmesi gereken bir kurtarıcıydı.


Bunun psikolojik nedenlerinden biri banal bir narsizmdir: Kendini beğenmişlik, hastalıklı bir özsevgi, kendine âşıklık. Kısacası, zedelenmiş bir kişilik yapısı. Dengesizliğin kanıtı olan bu davranışlar ışığında dengesiz bir halkın dengesiz bir Führer’de denge sağlayabileceklerini sanmış olmalarının sadece bir kuruntu ve bir yanılsama olduğunu görüyoruz.
Bu örnekte avam ile entelektüelin ittifakı ancak agresif ve ilkel bir davranışta gerçekleşebilmiştir. Milyonlarca insanın yitirmiş oldukları ruhsal erki sadece bir Führer’in tam-erkinde buldukları kuruntusuna kapılmış olmalarında. Heidegger ve sıradan insan, kendi deyimiyle “das Man” bu temelde birleşebilmişlerdir. 


Şu an Türkiye’deki liberal entelektüellerin siyasal erkle ittifakı benzer bir ruhsal yapıdan kaynaklanıyor. Şüphesiz neoliberaller Heidegger’in düşünsel zenginliğinin minimal derecesine bile sahip olmamakla birlikte tıpkı onun gibi hokkabazlık yapabilecek bir altyapıya da sahiptirler.

Liberallerle birlikte diğer kesimlerin düştüğü tuzağı şöyle özetleyebiliriz:
Siyasal erkin başarılı olabilmesinin birinci nedeni kurulu toplumun çiğ, ruhsal ve düşünsel açıdan gelişmemiş, cahil, yontulmamış, banal, müstehcen, bağırgan, küflü yapısından destek almasıdır.
İkinci nedeni yine kurulu devlet yapısına karşı gelirken kendi gerici ve fanatik zihniyetini demokratik bir üslupla süsleyerek yapabilmesidir. Bu durum insanlarda derin bir yanılsama yaratıyor, bu yanılsama sol ve sağ liberalizm ile birlikte eski Marksistlerin çeşitli türlerini de boğmaktadır. Liberaller kendilerine sunulan medya olanakları sayesinde bu yanılsamayı genç entelektüellere ve düşünen insanlara da bulaştırabilmektedirler, bu konuda da neredeyse gericiler kadar başarılıdırlar.
Yüzeysel bir demokratikleşme adına İslamcılığa karşı en ufak bir girişimde bulunmayan liberaller son dönemlerde gelişen tüm İslamcı girişimleri (okul sistemi, eğitim vb) onaylamış ve desteklemişlerdir. Din eğitiminin İslamcı varyantını “dine ihtiyaç var” adı altında onaylayan liberallere şunu sormak gerekiyor: Kimin dine ihtiyacı var? Çocukların mı? Yoksa ebeveynlerin mi? Elbette kendi egolarını tatmin etmek isteyen ebeveynlerin! Peki, ebeveynler kendi ihtiyaçlarını karşılamak için neden çocuklarının ruhlarını zedeleyebilsinler? Burası gerici kesimleri ilgilendirmediği gibi liberallerin de ilgi alanına girmiyor.

Üçüncü bir nedeni ise liberalizm doğuşundan bu yana hep hileci ve ikiyüzlü olmuştur. Bu çok ilginç bir noktadır. Sanki insanlar kendi karakterlerine göre ideoloji ararmışçasına tüm hokkabazlar bu cephededir. Dolayısıyla siyasal erkten kendisine düşen pay icabı ona destek vermek durumundalar. Bu çok tipik liberal bir davranıştır. Bunun psikolojik nedenlerini başka bir yazıda incelemek gerekir.

  • Yorum yapmak için lütfen üye olunuz!!!